BÖLÜM 3- ATEŞ

1.1K 81 24
                                    

Ateş.

Her yeri yakıyordu şimdi.

Önce küçük bir kıvılcımdı, kimse ciddiye almadı. Üzerine su atıp söndürecekleri yerde küçümsemekle vakit harcadı küçük insanlar.

Ve kıvılcım ateşe dönüşerek alevlerini aç bir şekilde etrafa saçarken küçük insanlar şaşırdı. Küçüklerdi, çünkü ateşin bir kıvılcımdan meydana geldiğini bilmekten acizlerdi.

Küçüklerdi, bayım! Küçüklerdi. Ateşin kendi alevinden beslendiğinden bihaberdi. Yerlerdi, içerlerdi. Dünya malını birbirlerine yar etmezlerdi. Aç gözlüydüler, horoz dövüştürdüler.

Çıplaktılar, birbirlerinin ayıbını örtmek yerine daha da çok açtılar.

Burunlarının önünde yükselen alevlerin dumanını gördüler de kimse önlem almadı. Tek bildikleri kıçlarını korumaktı. Barakasına sahip çıktı önce, sonra da erzağını korumaya aldı ama aptaldı insanoğlu, canını en sona bıraktı ama meydanlarda göğsünü gere gere dolaşmayı da ihmal etmediler.

Kendilerinden geriye kalan her şey tozu dumana katarak arkasından çığ gibi gelirken kendi kuyruğunu kurtardığına sevindi fare, insan fareye acıdı da kendini göremedi.

Herkese acıdı da, bir kendine acımadı.

Göz kapaklarım kaşındı. Gözlerimi yorgun ve isteksizce açarken yine mahkumdum bir kavanozda. Gökyüzünde asılıydım. Anne kadın yoktu etrafta. Güzel kadın yoktu. Saçlarım kavanozun içinde uçuşurken umutsuzca uzay boşluğuna baktım. Elimi güçsüzce kavanozun camına koyarken sesim camda buğu halinde kaldı. Başımı yana eğdim.

"Kadın?"

Sesim çığlık gibi bir etrafta çınlarken ayaklarımın canımı acıttığını fark ettim. Onları kendime çekmeye çalışırken başımı huzursuzca aşağıya çevirmem korkunun kuluçkalarından hızlıca çıkıp etrafımda dönerek beni bir çemberin içine almasına sebep oldu. Telaşla kavanozun kapağına baktım. Hala çıkacak yer yoktu.

"Alev var kadın."

"Yanmaktan mı korkuyorsun?" Ses dalgaları kavanozuma çarparken görüntü aradım ama kadın bugün kendini göstermiyordu. Kavanozun çevresini sarmaya başlayan alevlere baktım dikkatlice, "hayır," dedim hırçın bir şekilde.

"O halde ölümden mi korkuyorsun?"

"Hayır, onu bulmadan ölmekten korkuyorum."

Soğuk her yerime iğne gibi batıyordu sanki. Uyanırken dişlerimin tıkırdadığını fark ettim. Sanırım vücudum benden önce uyanmıştı. Gözlerim aralanırken hala gördüğüm rüyada ki alevlerin gerçekliğine hayret ediyordum.

Gözlerim mantığımla buluşunca nerede olduğumu fark ettim ve yerimden sıçradım. "Siktir!"

Ortada bir ateş vardı ve etrafta da benim kullanılmaya gerek duyulmadığını düşündüğüm uyku tulumları, ben ise... sanırım ben de bir çadırdaydım. Kulaklarıma ağustos böceklerinin sesleri geliyordu.

Ellerimle saçlarımı geriye attım. Lanet olsun, neler oluyordu? Kalp atışlarım derimi zorlarken sanki yerinden çıkacak gibiydiler. Panikle etrafa bakmaya devam ederken elimle saçlarımı geriye attım, elim saçlarımın arasında dururken ağzım açık öylece etrafa bakakaldım.

Büyük annem? İnanmıyorum, çıldırmıştır şu an. Fiona neredeydi peki? Bugün gösterim vardı. Neler oluyordu böyle? Ellerimle yanaklarıma vurdum ve sakin ol, diye defalarca tekrar ettim.

En son yakışıklı bir barmen beni düşerken tutmuştu. Sonra kaşlarımı çatarak eğer gerçek bir beyefendiyse beni hemen evime bırakırdı diye düşündüm. Her neyse oturduğum yerden ne olduğunu anlama imkanım yoktu. Emekleyerek büyük çadırın sonuna geldim. Dışarısı karanlıktı. Geceydi. Ben ne zamandır uyuyordum? Neyse önce nerede olduğumu anlasam iyi olacaktı. Sürüne sürüne çadırdan çıktım ve gökyüzüne baktığım anda dizlerim üzerinde kalktım ve ağzım bir karış açık kalırken son dediğim şey, "vay canına," oldu.

MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin