Bölüm 74 TAKİP

216 34 5
                                    

İpin ucunda sözler, kelimelerin katili olmuşlar.

Ben katilim ama daha da kötüsü var. Artık bir şey de hissetmiyorum.

Şu ayaklarımın ucunda ki beden, benim eserim mi? Kanlar içinde yatan yaşlı kadın. Dizlerimin üzerine çöktüm. Hayır, ağlayamazdım. Ağlamayacaktım. İçimde yanmak üzere olan bir volkan vardı ve bir kez harekete geçti mi onu durduramazdım.

"Böyle olsun istemezdim," dediğimi fark ettim. Beni duymuyordu ama garip bir şekilde hissettiğini düşündüm ya da sadece vicdanımı rahatlatmak istedim.

Göz yaşlarını nasıl engelleyebilirdim ki? Gözlerimden kayıp gittiler. "Özür dilerim," dedim titreyen sesimle. O sırada duyduğum sesle başım havaya kalktı. Pencereye koştum. Polis arabası tam olarak bizim binamızın önünde durdu. Eve giriyorlardı.

Telaşla kanlar içinde yerde yatan babaanneme baktım. Bu saatten sonra beni hiçbir şey kurtaramazdı ama kaçarsam belki...

"Hoşça kal," dedim bu sefer duygularımı daha da derine gömerek ve çocukluğumu ardımda bırakıp aşağıya atladım.

Ne yapacağımı şaşırarak etrafa baktım. Hava kararmıştı, zaman azalmıştı.

Bu saatten sonra zamanında yetişmek için kendimi kaybedercesine koşmam lazımdı. Ben de öyle yaptım fakat her yerde devriye arabaları geziyordu. Ara sokaklara daldım ama kahretsin, orada bile polis arabası vardı!

Telaşla elimi saçlarıma daldırdım. Kapana kısılmıştım. Tam bir plan düşünürken bir kol omzuma dokundu.

"İşte buradasın."

Hiç eğitim almamıştım ama bu güç içimdeydi. Bana dokunan eli arkama bile bakmadan tek bir hareketle büktüm ve arkama döndüğüm gibi bana dokunan kişiyi yere yatırıp etkisiz hale getirdim. Altımda can çekişen yüze baktım.

"Carlox?"

"Sana da merhaba," dedi nefes nefese.

Hemen kolumu çektim. "Af edersin," dedim sadece.

Doğruldu ama yerde oturmaya devam etti. Ben de tam yanına geçtim.

"Neden bize söylemedin?"

Omzumu silktim sadece. "Ne yapabilirdiniz ki? Bu Dünya'nın adaleti Carlox. Karışamazsınız."

Bir şey demedi ama manidar bir şekilde yüzüme baktı.

"Seni merak ettim Rose."

Nasıl oldu anlamadım ama gözlerim bir an da doldu. Ne yapacağını şaşırarak büyük bir panikle yüzüme baktı.

"Beni merak etme Carlox. Ben bunu hak etmiyorum."

Gülümser gibi oldu. "Bunu nasıl söylersin Rose?"

"Carlox... ben kötü bir şey yaptım."

"Umurumda değil," dedi sadece.

İşte Helmes'le Carlox'u ayıran da buydu. İkisi de içine kapanıktı ama farklı yapılarda. Helmes bu itirafım karşısında gözlerini yüzüme dikerdi. Ne olduğunu sorardı. Bunu öyle bir sorardı ki söylememe ihtimalim bile kalmazdı ve sonra tüm bunları bana unutturacak bir anısını anlatırdı ya da bunu yapmamın ana temasına iner, suçsuzsam neden olduğunu açıklar, suçluysam da yine haklı olduğum taraflara ışık tutardı. Ama Carlox tam tersiydi. Ne olduğunu bile sormazdı. Merak etmezdi bile. O kadar çok bana odaklanmıştı ki başımda ki bela bile umurunda değildi. 

"Saat kaç?" diye sordum.

"Az kaldı," dedi sadece. Ayağa kalktı ve elini uzattı. Elini tuttum. Bir an dejavu oldum. Bu anı daha öncede yaşamıştım sanki. Ah, evet. Girdap Bayramı. O zamanda Carlox bana ateş suyu içirdiği için bir ara sokakta sızmıştım. Almatch ve Urgaka da gelmişti. Acaba Carlox da hatırlamış mıydı o anda bunu?

MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin