Bölüm 79 SİYAH DENİZ

264 41 13
                                    

"Biliyorum, bunu da kabulleneceğim elbet.

Ölüm bir gerçek."

Evin bahçesinde yeşillikler içinde otururken defterime yazdığım yazıya göz diktim. Başımı yana eğerek baştan sona taradım yazdıklarımı. Uzun süredir kendimle dertleşmiyordum. Kalemin ucunu düşünceli bir şekilde ısırırken ne yazmalıyım diye düşündüm. Na yazmalıyım ki, ruhum sökülsün.

Sonunda tekrar kalemim kağıdına kavuştu:

Bugün 52.gün kardeşim.

Bugün kızın gülümsedi. Hemde iki defa! Sürekli Oero'nun sakallarıyla oynuyor. Bunu görmen lazımdı. Onları izlemeye doyamıyorum. Bir ressam olsaydım onları tabloma gömerdim.

Ah, herkes gitti Fiona. Sevdiğim bir avuç insan kaldı şimdi. Ah, evet evet. Ne dediğini duyar gibiyim, bunu da atlatacağım falan filan. Biliyor musun, artık bir şeylerİ kabullenmek, acıları tatmak ve onları sindirmek de önemli değil benim için Fiona. Nefes alıyorsam bunun tek bir nedeni var; intikam.

Sanki ben bir robotum, intikamda benim kumandam. Şu an attığım her adımı o yönetiyor. Kulağıma fısıldıyor sanki. Yıldırımlar düşürdüm sen gittiğinden beri. Ağaç tepelerinden inmedim. Bulutları birbiriyle dövüştürdüm. Ve en önemlisi, bunları yaparken bir şey hissetmedim. Hissedemedim. Sadece yapmam gerekiyordu ve yapıyordum.

Rafael, cani, iğrenç herif ! Onun kellesini istiyorum. Onun kanını istiyorum! Onun bana köpekler gibi, canı için yalvarmasını istiyorum. Benden öyle korksun ki, altına yapsın. Kafayı yesin, çıldırsın! Yalvarsın ama ben yine de ona acı çektireyim.

Evet, şu an nefes alıyorsam sebebi bu Fiona.

Peki ya tüm bunlar bitince ne olacak? Canıma mı kıyacağım? Hayır Fiona. Tahmin edersin ki, bunu yapmam arkadaşım.

Tüm bunlar bitince, Helmes bana söz verdi, beni Lant'ın gezegenine götürecek. Yine hep beraber koca bir evde yaşayacağız burada ki gibi. Tabii aramızda bu sefer küçük Babi de olacak. Oero'yu babası olarak bilse de Helmes'le onun manevi ailesi olmaya karar verdik.

"Rozzz."

Öyle bir dalmışım ki yerimden sıçradım. Helmes bu halime gülerek eğilip arkamdan sarıldı. Kollarını belime sardı, başımı göğsüne yasladım.

"Neler yapıyorsun bakalım?"

"Fiona ile dertleşiyorum."

O öldüğünden beri bunu yapıyordum ama neyse ki bana deli etiketi takmak yerine evde ki herkes bana anlayışla yaklaşıyordu. Sanki ben bilmiyordum Fiona'nın yazdıklarımı okumayacağını? Okumuyordu, bilmiyordu çünkü o ölmüştü. En azından bunu biliyordum artık. Anlamıştım. Oero'nun hali daha kötüydü. O iyice içine kapanıktı. Kabullenemiyordu. Onun ki daha da kötüydü, en azından ben kabul ediyordum. Kabullenmiştim. Fiona ölmüştü. O ölmüştü.

Her şey evdekiler için daha zordu biliyordum. Onlar da Fiona için üzgündü ama en çok yıkılan ben ve Oero idik. Bir süre sonra hangimizi teselli edeceklerini şaşırdıklarında kimseye daha fazla sıkıntı vermemek için aradan çekildim ve iyice kendi kabuğuma gömüldüm. Zaten Oero'nun benden daha çok yardıma ihtiyacı vardı. Ben, Oero'ya göre daha çok ölüme şahit olmuştum ve Oero hassastı.

İşin kötüsü, ben de onun yanına gidemiyordum. Birbirimizden kaçıyorduk. Sanki göz göze geldiğimiz anda yaslarımız birbirine çarpışıp bizi kahredecekti.

Helmes'e baktım defterimi kapatarak.

"Ne oldu? Toparlanabildiniz mi?"

"Bir tek senin odan kaldı. Belki bir göz atmak istersin diye düşündüm."

MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin