BÖLÜM 20- ZARF

452 47 17
                                    

Tüm düşüncelerim ve endişelerim bedenimden ayaklarıma kayarak yok olan soğuk su gibi beni terk ediyordu.

Soğuk su iyi gelmişti. Buz gibi başımdan dökülen su, irkilmeme ve sadece soğuğa duyarlı olmamı sağlıyordu. Böylece problemler de bir süreliğine olsun beni terk etmiş oluyordu. Ah, kim sevmezdi ki sabah duşunu? İki elimi de kaldırıp gözümün önünde tuttum. Parmaklarım bile buruşmaya başlamıştı. Sanırım artık çıkmam gerekiyordu. İsteksiz bir şekilde musluğu kapattım ve dışarıya adımımı attım.

Banyo mis gibi kokuyordu. Duş almam için yapılmış küvete duşluk eklenmesi harika olmuştu. Ben diğer insanlar gibi uzanıp köpük banyosu yapamıyordum. Benim isteğim, buz gibi bir suyun tenime iğneler batırırcasına her yerimden geçip tüylerimi havaya dikmesiydi.

Banyo duvarına monte edilmiş askılıktan toz pembesi ve pamuklu olan bornozumu aldım. Üzerime giyip kumaş kemeri sıktıktan sonra aynı renkte olan saç havlusunu elimle topuz yaptığım saçlarımın etrafına doladım ve kapıyı açtım. Tam banyomun kapısını kapatıp arkama döndüğüm esnada karşılaştığım manzarayla şaşkınlıkla irkildim.

Çekingen bir gülümsemeyle Carlox karşımda duruyordu.

"Senin... burada ne işin var?"

"Şeyy..." dedi ve devam edemeden öylece kaldı. Yüzünde ki ifadeyi yorumlamak zordu. Tek yaptığı şey gözlerini hızlı hızlı kırparak bana bakmaktı. Sanki gerçek olduğuma inanamıyordu.

"Carlox?" dedim sabırsızca.

Bir anda kendine geldi ve kafasını iki yana salladı. Sonra da başını kaşıdı. "Şey, affedersin. Ben... ben sadece bir şeyi haber vermek için gelmiştim de."

"Kapıyı vurma adetinin burada da geçerli olduğunu biliyorum, Carlox," dedim sesimin sert çıkmasını engelleyemeyerek.

"Haklısın," dedi bakışlarını çaprazımda ki boş duvara çevirip derin bir nefes alarak. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi kendi kendine güldü ve başını iki yana salladı. Başını yere eğdi ve bana bakmamaya özen göstererek, "vurdum ama senden ses gelmedi," dedi bir rüyadaymış gibi.

"Belki de bu içeri girmemen için geçerli bir sebeptir, ha?" dedim ona dik dik bakarak. O ise bana bakmamaya özen gösteriyordu. Köşe duvara dayanmış olan paravanı açtım, yatağımın üzerinde ki kıyafetleri aldım. Bu esnada ise Carlox ne yaptığımı anlamaya çalışırcasına bana bakıyordu. Paravanın arkasından bornozumu çıkarırken ona seslendim.

"Evet, seni dinliyorum."

Bir an ses gelmedi.

"Carlox?"

"Aa... şey, evet. Silvayta bahçede seni bekliyor. Geciktiğini söyleyince seni çağırmaya geleyim, dedim."

O bunları söyler söylemez arkamda ki duvarda asılı duran saate baktım. Saat daha 8.31'di.

Dün duyduklarımdan sonra odama kapanmıştım. Fiona da bu süreçte beni yalnız bırakmamıştı. Aşağıya bir daha inmemiştim. Bir ara Urgaka beni kontrol etmek için geldiğini söyleyince onu odama aldım. Ateş suyundan sonra durumumu kontrol etmek istemişti. Bu sırada da Silvayta'nın gücümü kazanmam için yarın sabah saat 8.30ta beni çalıştırmaya geleceğini söylemişti. İtiraz etsem de Urgaka, bu kararın Helmes'e ait olduğunu söyleyip konuyu daha fazla uzatmamıştı.

Silvayta'nın verdiği saatin üzerinden sadece bir dakika geçmişti. Bir dakika!

Sanki bu içimden geçenleri duymuş gibi Carlox oradan benimle konuştu. "Haklısın. Birinin sana Sivayta'nın dakik olduğunu söylemeliydi."

MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin