Bölüm 39 "BABA"

296 41 3
                                    

Bu kelimenin bana ulaşıp algılama süzgeçinden geçmesi epey zaman almıştı. Bu nasıl olurdu? En sonunda onun şiş karnına baktım. Jars kanlanmış gözlerini açmıştı.

Başımı salladım panikle. Ardından kapıya bakıp bağırmaya başladım. "Kapıyı açın! Burada biri doğruyor. Yardım edin!"

Jars bileğimi tuttu. "Uğraşma, asla yardım etmezler," dedi zor çıkan sesiyle. Ardından acıyla gözlerini yumup bağırmaya başladı.

"Ne yapabilirim? Sana nasıl yardım edebilirim Jars!" diye bağırdım.

İnleyip durdu sadece. "Sanırım kalbim buna dayanmayacak," dedi nefes nefese.

"Hayır, dayanacaksın. Bebeğini annesiz bırakamazsın !"

"Adı Gaur olsun. Babasının ismi," dedi ve tekrar bağırmaya başladı.

"Dayan Jars. Lütfen," dedim göz yaşlarımı tutamayarak. Jars bacaklarını bu sefer tamamen iki yana açtı. Yüzü kıpkırmızıydı.

Gözlerinin kaydığını fark edince buzlaşmış yanaklarına dokundum. "Pes edemezsin."

En son büyük bir çığlık atmasıyla bir bebeğin zindanın soğuk duvarlarına inmesi bir oldu. Kanlar içinde çığlık atarcasına ağlayan buruş buruş olmuş bebeğe baktım.

"Adı Gaur olsun. Çünkü babasının ismiydi," dedi tekrardan. Ona baktığımda son nefesini veriyordu. Kesik kesik nefesler alarak ona bakarken sanki beni duyacakmış gibi, "yapma Jars," dedim. "Evladını nasıl bırakabilirsin?"

En sonunda yerde ki bebeği aldım. Ağlayan bebeğin yüzüne bakarken Jars'la konuşuyormuşçasına, "neden yaptın bunu?" diye sordum. "Neden evladını bıraktın? Sonunda hepsi gidenlerin peşine düşüyor."

Kapı sesini duyunca Gaur'u kalbime bastırdım. Gaddar görevli tekrardan geldi. Sanki evi kirleten çocuklarına onaylamaz bir şekilde bakan ebeveyn gibi bir süre bana baktı. Sonra yanımıza doğru gelince Gaur'la birlikte geriye kaydım. Ondan korkmamdan haz almışçasına yüzüme gülümseyerek baktı. Sonra da eğilip iki parmağını Jars'ın boynuna koydu. Kendince öldüğüne kanaat getirince yine ıslık çaldı ve kadın geri geldi. Manzarayı görünce şaşkınlıkla baktı. Yüzü anında beyaz olmuştu.

Adam ona dönüp bir şeyler söyleyince kadın hemen kucağımdan bebeği almaya geldi.

"Adı Gaur," dedim.

Bir şey demeden bebeği alıp kaçarcasına gitti. Jars'ın bedenine dokunmadılar bile. Adam tekrar zindanı kapatırken ayağa kalktım. Zincirler yere sürterken bana baktı.

"Biliyordun değil mi?" diye sordum tedbirsiz bir gülümsemeyle. "İngilizce biliyordun," dedim başımı sallayarak. Yüzünde ki ifadesizlik maskesini bir an kaybetse de tekrar eski haline döndü ve sırtını çevirip yürümeye başladı.

"Başından beri ingilizce biliyordun, beni anlıyordun. Jars'ın doğum yaptığını söylediğimde anlamıştın."

İfadesiz bir tavırla yürümeye devam etti. "Ama ölmesi umurunda bile değildi," dedim sertçe. Kırmızı gören bir boğa gibi, adamın beni duyup gitmesi de sinirden kendimi kaybetmeme neden olmuştu. Öne atıldığım esnada zincirimde bir ağırlık fark ettim. Bu Jars'ın ölü bedeniydi. Onu da sürükleye sürükleye parmaklıklara yaklaştım. İki elimle de parmaklıkları tutup salladım.

"Sana diyorum! Daha fazla numara yapma. Nasıl bu kadar aşağılık olabiliyorsun..." Son cümlemle adamın başı direkt bana döndü. Memnuniyetle gülümsedim.

"Beni anladın."

Adam tehlikeli bir gülümsemeyle dibime kadar gelirken cesaretli görünmek adına çenemi daha da kaldırdım. Biraz bile korktuğumu sezse bundan zevk alacak bir adamdı. Ağzında ki pis kokuyu hissedene kadar yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin