Bölüm 50 DAVET

284 39 1
                                    

Karşımda tüm heybetiyle duran adama baktım dikkatle. Yanımda duran Helmes'in gerilmediğini anlamamak imkansızdı. Ona baktım soran gözlerle. Onun gözü ise karşısında ki adamdaydı pürdikkat.

Bu adamın kim olduğunu sormak istesem de ortamda öyle bir gerginlik vardı ki ağzımı açmaya çekindim. Gururumu düşünmesem, Helmes'in arkasına geçerek saklanırdım bu adamdan. Bakışları Helmes'e yönelikti ve öldürücüydü.

Canına mı susamıştı bu adam? Karşısında koskoca 27.Helmes duruyordu. Bir yumruğuyla onu yere devirirdi Helmes.

"Gabaddah," dedi Helmes benim bile zor duyduğum kısık sesiyle.

Karşımda ki adam başını yana eğerek önce Helmes'e ardından da bana baktı kısık gözlerle.

"Uzun zaman oldu Helmes," dedi tekrar başını ona çevirdiğinde.

"Evet," dedi Helmes ama hemen ardından kaba bir şekilde, "burada ne işin var?" diye sordu.

Gabaddah denen adamın yüz hatları bir anda gerildi. "Lütfen bana duyduklarımın gerçek olmadığını söyle Helmes. Evinde bir insan yaşatmadığını söyle. Ben de kuralları uygulamak zorunda kalmamayım," deyince korkuyla Helmes'e baktım. Bu adam devlet adamı gibi bir şey miydi? Helmes kendi dilinde bir şeyler mırıldandı. Ne anlama geldiğini bilmiyor olabilirdim ama vücut dilinden bunun küfür olduğunu anlamam hiç zor olmadı.

Gabaddah denen adam devam etti buz gibi sözlerine. "Biliyorsun, konu kurallar ve asli görevimiz olunca eski dostluklar bile çiğneniyor bazen."

Helmes'in sessizliği beni deli ediyordu. Neden konuşmuyordu? Fiona yakalanırsa bu onun idam edilmesi anlamına gelirdi. O an içimde yeşeren vahşi cesaretle bir adım öne çıktım.

"Kim uyduruyor bunları? İnsan falan yok. Yanlış anlama oldu sanırım. Benden ve siyah saçlarımdan bahsediyor olmalılar," dedim biraz öne çıkarak. Helmes'in onaylamaz bir şekilde başını salladığını hissettim.

Gabaddah'ın bana attığı küçümseyici bakışları fark etmemek imkansızdı. Tekrar Helmes'e döndüğünde alaycı bakışlarını Helmes'e yöneltmişti.

"Ona kızımdan uzak durmasını söyle."

Benden mi bahsediyordu?

"Neyden bahsediyor?" diye sordum Helmes'e dönüp. Bana yenik gözlerle baktı.

"L'ehaxi'nin babası."

Gözlerim yuvalarından çıkacaktı neredeyse.

Ona baktım tüm şaşkınlığımla. Dikkatle bakınca aynı ton olan turuncu saçları ele veriyordu kendini. Şu an karşımda hem sarayın görev adamı hem de bir cadı duruyordu. Korkmalı mıydım? Tam tersi. Çenem isyankar bir şekilde havaya kalktı.

"Buna sadece L'ehaxi karar verebilir. O istediği sürece onun yanında olacağım."

Gabaddah'ın attığı küçümseyici gülüş sinirlerimi bozmaya başlamıştı. L'ehaxi neyse ki babasına çekmemişti. Yoksa ilk günden diline düğüm atardım.

Tekrardan beni ciddiye almayıp Helmes'e döndü. "L'ehaxi bir süre eve gelmedi. Ne yaptığını açıklamadı sadece yakın bir arkadaşına yardım ettiğini söyleyip durdu."

Ah, anladığım kadarıyla L'ehaxi karşıya geçip saraya gittiğini babasına söylememişti. Yoksa zaten bu adamın sakin olacağı düşünülemezdi.

"Ama odasında basit bir insan parçasını iyileştirmek için büyü aradığını görünce," dedi ve tekrar bana bakıp Helmes'e döndü. "Nasıl sinirlendiğimi tahmin edersiniz."

"Basit bir merak olmalı," dedi Helmes neredeyse beni bile inandıran bir sesle.

Gabaddah öfkeyle gülme arası bir ses çıkardı. Korkuyla yutkunmadan edemedim. "Umalım ki öyle olsun Helmes. Çünkü araştırdığımda L'ehaxi'nin okulda konuştuğu nadir kişilerden birininde 27.Helmes'in ev arkadaşı olduğunu öğrenince aklımdan neler geçtiğini tahmin edebilirsin."

Helmes ani bir kararla yanımdan ayrıldı ve merdivenleri gösterdi. "İçin rahat edecekse evi turlayabilirsin çok çok saygılı Gabaddah." Sonda ki alay dikkatimden kaçmamıştı. Huzursuzca kaşlarımı çattım. Gabaddah yerinden kıpırdamasın diye inanmadığım ya da inanmaya başladığım Tanrılara dua ettim.

Gabaddah birden elini, önemli değil, dercesine sallamaya başladı. "Buna gerek yok, sevgili dostum. Bu işi iyice çirkinleştirir. Sen yok diyorsan yoktur. Zaten böyle şeyler için araştırmaya gerek olmaz, bunlar uzun süre gizli kalamayan sırlardır."

Birden belimden tutulup savrulduğumu hissettim. Helmes'in yanıma gelip birden beni kendine çektiğini fark edince hayretle gözlerimi kırparak onun yüzüne baktım.

"Bu akşam düğünümüz var. Sizi de görmekten memnunluk duyarız."

O an Gabaddah'ın yüzünde alay ve öfkeden farklı bir duyguyu fark ettim. Şaşkınlıkla kaşları kalkmıştı.

"Evleniyor musunuz yoksa?"

Bizi kast ettiğini Helmes'in dikkatle yüzüme attığı bakışlardan sonra fark etmiştim. Nefesim kesilircesine yüzüne baktım. Dudaklarımız arasında ki tek hava boşluğunu birbirine karışmış nefeslerimiz dolduruyordu. Helmes'in aralanan dudaklarından sanki dalga dalga arzu akıyordu.

Dudaklarını birden kapadı. Boğazında bir yumru oynadı. Dudaklarını tekrardan araladığında, "bizimkine daha var," dedi. Ama o, "daha," kelimesinde ki sonu gelmez uçurumu bir tek ben fark etmiştim. İlginçtir ama gülümsedim. Helmes de bana bakarak gülümsedi. Ama onunki de en az benimki kadar buruktu.

Öyle bir gülüştü ki ikimizin de bir fotoğraf karelerinde olduğu gibi dudaklarında donmuştu, gözlere ulaşamamıştı. Birden Helmes'in koluna girdim ve kendimden emin bir şekilde Gabaddah'a döndüm. Sadece Helmes'in yalan olacağını fark edeceği gülümsemeyle L'ehaxi'nin babasına baktım.

"Geana soyunun varislerinden Oero Ben evleniyor," dedim. "Bahçede kutlama olacak. Sizi de görmekten memnunluk duyarız."

Helmes'in ne yaptığını bildiğine inanmaktan başka çarem yoktu. Gabaddah'ı resmen Fiona'nın düğününe çağırıyordu. Tek umudum, bu teklifi geri çevirmesiydi ama Gabaddah saygıyla önümüzde eğildi. Ve kalkarken, "ailemle Oero'nun bu şanlı gecesine dahil olmaktan gurur duyacağız," dedi ve bir anda gözümüzün önünde duman oldu.

Etkili bir büyü gücüne sahip olmalıydı.

Robot gibi boynum Helmes'e döndü. "Umarım ne yaptığını biliyorsundur."

Helmes kabaca kolunu benden çekti. Bana baktığında boynunda öfke tohumlarının tek tek dolandığını hissettim.

"Fiona'nın durumundan haberdar Rose. Onu nasıl kurtaracağımızı biliyor."

Kendimi kaybederek gülümsemeye başladım. "O zaman bu mükemmel Helmes."

"Sen düşün mükemmel mi? Fiona'nın ilacı da onda, ölüm fermanı da."

"Sanırım demin kayınpederim geldi."

Bu sefer hiç araya girmedim. Bıraktım da, Helmes, Almatch'in diğer gözünü de morartsın.


MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin