BÖLÜM 6- GEZEGEN

721 65 22
                                    

Fiona...

Kardeşim, can yoldaşım, her şeyim.

Beni bırakıp gidemez! Hayır, gidemez!

Urgaka ve Silvayta panikle merdivenlerden çıkarken benim ise donmuş bir heykelden farkım yoktu. Kısmen. Ayağa kalkmıştım ve bir elimi dalgınca masaya düşürdüğüm yeşil çayın içine sokarak tenimi yakmakla meşguldüm. Zamanı durdurmak istiyordum. Öylece kalmak ve akmayan zamanın içinde buz kesmek istiyordum.

Her türlü acıya katlanırdım da, iki kişinin acısını görmeye yüreğim dayanmazdı.

Biri, Fiona'm. Diğeri ise her şeyim, Rafael'im.

Ağzımdan birden çıkıveren hıçkırıklar içinde bir hışımla çayın içinde yüzen elimi kaldırıp ağzımı kapattım. Çayın aroması dudaklarıma kadar ulaşıp dudaklarımı gıdıkladı. Merdivenlere çaresizlikle bakarken bu şekilde daha fazla kalamayacağımı anladım. Elimi ağzımdan çekerken beni bile şaşırtacak bir sakinlikle çay bulaşmış elimi pamuklu geceliğimin ucuna sildim. Ve tişörtümün bir kolunun ucuyla da ağzımı sildim.

Hala ayaklarıma dolanan hava akımının etkisiyle tökezleyerek merdivenlere doğru yürüdüm ve en sonunda kendime güvenemeyerek tırabzanlara tutunarak yukarı çıkmaya başladım. Aşağıya bakmamaya çalışıyordum. Birkaç basamak sonra şeffaf oda görüş açıma girdi. Garip bir sakinlik seziyordum. Bu adımları daha da kuvvetli atmama neden oldu. En üst basamakta düşüp dizimi sıyırdım. Ama acı namına hiçbir şey hissetmedim. Hemen yerimden kalkıp şeffaf kapının kulpunu tuttum. İçeri girdiğimde Silvayta'nın yatağın bir ucunda sakince durduğunu gördüm. Urgaka'ya baktım ama bakışlarını benden kaçıyordu ve bu beni Fiona'ya bakmamaya sevk ediyordu.

"O...iyi mi?"

"İyi." Bu ses, Silvayta'dan gelmişti. Ona baktım. Gözleri, Urgaka'daydı ve onaylamaz bakışlar atıyordu.

"Neden onun hep asistan, Helmes'in ise gerçek doktor olduğunu anlamak hiç zor değil, değil mi?"

Benimle konuştuğunu anlamam epey zaman aldı. Gözlerimin önünde oğlunu yerip, Helmes'i övüyordu.

Fiona'ya baktım. Hala teni solgundu. Gözlerimi Urgaka'ya çevirdim. Suçluluğunun altında ezilir gibi hali vardı.

"O gerçekten iyi mi?"

"İyi, Bayan Rose. Ben sizden çok özür dilerim. Fiona'ya vereceğim ilaçlar için makinelere alarm kurdum. Bizi böyle telaşlandıracağı aklımdan çıkıverdi. İşin kötüsü, bende telaşa kapıldım." Sözlerinden süzülen acı duman bana kadar ulaştı neredeyse. Onun ömür boyu takdir edilmemiş bir adam olduğu belliydi. Annesi, bir kez olsun, "başaracaksın," deseydi şimdi daha başka yerlerde olacağına emindim. Belki de bundan dolayı benim hep onu azarlayacağımdan korkuyordu. Bu nasıl bir ruh haliydi? İnsan bu halde bir ömrünü geçiremezdi ki, aklını yitirdi. Birden Silveyta'ya karşı müthiş bir kin hissettim içimde. Elimi yavaşça kaldırarak kamburu çıkmış Urgaka'nın omzuna koydum. Arkadaşça okşayıp gülümsemeye çalıştım.

"Dik dur, Urgaka," dedim. Gözlerini şaşkınlıkla bana çevirdi. Onu azarlamadığıma şaşıran bir hali var gibiydi. "Komik bir hataydı," dedim sonrada gülerek. Bana hayretle baktıktan bir süre sonra o da güldü. Karşılıklı gülüştük. Ta ki Silvayta bastonunu yere vurana kadar. Yüz kasları sinirden gerilmiş gibiydi.

"Burada hasta yatıyor, siz ise başında dikilmiş gülüşüyorsunuz."

Nedense bu kadının her güzel anı bozacağına dair içimde huzursuz bir his doğdu. Söylediklerimi anlamış gibi gözlerini bir anda bana dikti.

MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin