Bölüm 61 GEÇİT

252 35 5
                                    

Helmes'e hayran olmamak elde değildi.

Bu evrene erkek olarak gelsem her hareketimle, her tavrımla onun gibi olmaya çalışırdım. Ama kız olarak doğdum ve ona aşık oldum.

Çenemi elime dayayarak hayran dolu bakışlarımı saklamadan onu hedef aldım.

Kendinden emin tavırları, soluk gri gözlerine ilmek ilmek işlenmiş gizli parıltılar, bana attığı kaçamak bakışlar ve benden özellikle kaçırdığı bakışlar. Her şeyiyle ruhumda ki boşluğu tam da eksik olan yapboz parçasıyla dolduruyordu. Belki de bundan dolayı artık baba yokluğu hissetmiyordum. Helmes'in gölgesi beni yeteri kadar içine almıştı.

Bu saatten sonra Helmes'siz bir an bile duramazdım. Bu düşünceyi yeteri kadar sindirdim içimde. Çünkü biz birbirimizin hayatından öylesine geçip giden iki insan olmadık. Kaburga kemiklerimin içinde saydım onu, suda gördüm. Gitse bile gidemezdi artık. Varlığı içime çivi gibi kazınmıştı.

Her sabah, ondan sonra ki sabah, sonsuz ömrümüzün sonsuzuluğunda da her sabah, ant olsun görecektim onu. Ölümden sonra da, ruhlarımız iki ayrı sigaranın dumanı gibi düzensiz bir bütünlükle havalanıp karışırken onun olacaktım. Lütfen, lütfen artık bunları Helmes'e de söyleyecek cesaretim olsun!

"Rose?"

Hayallerden sıyrılıp başımı salladığımda Almatch, Oero ve Helmes'in bana baktığını fark ettim.

Almatch gülümser gibi oldu. "Neyin var?" dedi göz kırparak.

Söyleyemezdim, gösterebilirdim.

Kimseyi umursamadan yerimden kalktığım gibi Helmes'in bana attığı şaşkın bakışları umursamadan kollarımı boynuna doladım ve deli gibi sevinçle bağırdım.

"İyi ki geldin sen! İyi ki!"

Elleri sırtımda tereddütle dolanmaya başladı. Sarılıp sarılmamak arasında kaldığı belliydi.

O an buna nasıl cesaret ettiğimi ben de bilmiyorum ama kulağım onun soğuk kulak memesine değerken tüm içtenliğimle bir sır gibi fısıldadım. "Seni seviyorum Helmes." Sonra durdum. Sonra da bu söylediğimden dolayı keyif alarak gülüp farklı bir vurguyla tekrarladım. "Helmes, seni seviyorum."

Hepsini şaşkın bir şekilde orada bırakıp içeri girdim. Kendi kendime sırıtarak mutfağı toparlamaya başladım.

Helmes tam arkamdaydı.

O bir şey demedi. Bana sadece yaramazlık yapmışım da birazdan fırça atacakmış gibi duran bir baba gibi bakıyordu. Ben ise gülüp duruyordum sadece.

"Neden gülüyorsun?" diye sordu şakayla kızarak.

"Hiç," dedim omzumu silkip gülmeye devam ederek.

Bir iç çekti. Elini uzattı, "gel," dedi. Şaşkınlıkla ona bakıp gülümsedim ve elim onun avucunun içinde kaydı gitti.

Beni kolumdan çekiştirerek buzdolabının yanında ki dolabın içine soktu.

O an aklıma gelenlerle heyacanlansam da bu kadar rahat olamazdım. Sonuçta burada ne yapacaksak diğerleri anlayacaktı. Burası birlikte olmak için uygun bir yer değildi. .

Helmes beni sürüklerken, "Helmes burada olmaz," dedim.

Helmes o sırada görünmez bir merdivenin önünde durdu. Arkasını dönüp bana baktı. Gri gözleri ateş gibi parlıyordu karanlığın içinden. "Ne olmaz?" diye sordu gerçek bir şaşkınlıkla.

Onun aslında bu düşündüğüm şeyin yanından bile geçmediğini fark edince ne yapacağımı şaşırıp ellerimi saçlarıma attım aptal gibi.

MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin