Bölüm 55 İHANET

293 40 2
                                    

Ayaklarım bana inat edercesine yere çakılırken düğün alanına gitmemek için resmen aklımdan geçen tüm bahanelerden Gaji'den Dünya'ya kadar yol alacak liste oluşturmuştum. Kollarımla kendime sarılırken Carlox'un sessizce arkamdan geldiğini hissediyordum.

Tedirgin olacak milyonlarca sebebin yanı sıra düğün alanına girdiğimde herkesin gözlerime bakar bakmaz ne olduğunu anlayacak korkusuydu. Evet, farkındayım. Bu imkansız ama kendinizi benim yerime koysanıza, hala aynı şeyi mi düşünüyorsunuz?

"Bence bu kadar da..."

Kendi başımı bile döndürecek hızla Carlox'a dönünce bakışlarımın korkunç olduğuna emin oldum. Çünkü Carlox anında sustu. Şu an da teselli kaldıracak halde değildim. İhanet, ihanettir. Bu öpücük karşılıklı değildi, evet. Carlox onu benden zorla çalmıştı ama ne olursa olsun Helmes bunu öğrenirse bu ayrıntıyla ilgilenmeyecekti bile. Ömrünün sonuna kadar benden nefret etmesine yetecek kadar geçerli bir sebep olacaktı, bu.

Belki günün birinde Carlox'u affedebilirdi. Kardeşiydi ne de olsa ama Helmes gibi gelenekçi bir adamın benimle birlikte olacağını sanmıyordum.

Yavaş yavaş alana yaklaşırken Carlox'un adımlarını hissetmeye başlamıştım. Gölge gibi adım adım benim peşimdeydi. Beni sevdiğini söylemese düşmanım zannederdim çünkü her seferinde hayatımı mahvediyordu.

"Rose?"

Önümdekileri göremeyecek kadar bulunduğum alandan sıyrılmıştım. Tam karşımda durup bana seslenen Fiona'ya bakıyordum ama onu görmüyordum.

Bana yaklaşırken olduğum yerde durdum. Elimi kaldırıp tutarken kaşlarının endişeyle indiğini fark ettim.

"Neredeyse Oero'yu seni araması için gönderecektim."

Bakışlarımı kaçırdım hemen. Aklıma gelen ayrıntılar beni, benden soğuruyordu.

"Sadece biraz yürüdük."

Fiona'nın elini elimden çektiğini hissedince başımı kaldırdım. Ah, onu kandırabileceğimi nasıl düşünebilirdim ki? O benim sadece arkadaşım ya da kardeşim değildi. O, Fiona'ydı.

Fiona.

"Bir şey olmuş," dedi yüzünde ki şaşkınlığa karşın sakin bir tavırla.

Saçımı tekrar kulak arkası yaparken bakışlarımı yere indirdim.

"Şu an bunları konuşmak istemiyorum."

Aslına bakılırsa bu benim en son konuşmak istediğim konu bile değildi.

Fiona, "peki," dedi birden. Başımı tekrar kaldırdığımda gözlerimle teşekkür ettim. Üzerime gelmediği için minnettardım. Birden beni kendine çekip sarıldı. Yanağımı onun sağ omzuna yatırırken o da sırtımı okşadı. İyi ki vardı. Onunla özgürdüm. Ruhumun zincirlerinden kopuyordum. Çünkü ne kadar acınası olsa da, beni olduğu gibi kabul edebilecek tek kişiydi Fiona. Çoğu zaman Helmes'in böyle olmadığını düşünüyordum.

Başımı kaldırıp arkama baktığımda Carlox'un çoktan gitmiş olduğunu fark ettim.

Fiona, "L'ehaxi ailesinden izin aldı. Diğerleriyle büyük masadalar. Seni istersen onların yanına götüreyim."

"Hayır, Rose onların yanına gidemez."

Başımı kaldırdığımda Almatch'in bana dik dik baktığını fark ettim. Yorgun bir şekilde ona baktım. "Ne istiyorsun Almatch?"

Fiona da aynı anda başını Almatch'e çevirdi. "Seni uyarıyorum Almatch. Arkadaşımdan uzak dur."

Almatch ikimizin yüzüne tek tek ve büyük bir şaşkınlıkla baktı. "Gerçekten sizin neyiniz var? Rose, gelinin annesi görevinde ve yerine getirilmesi gereken adetlerimiz var."

MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin