4. BÖLÜM
'' Umutlarım bitti birer birer.. ''
Kimse suçlu değil. Bu hikayede kimse aşık olduğu için suçlu değil! Hiç insanlar hissettiği duygulardan dolayı suçlanabilir mi? Ne Gülsün Ömer'e aşık olduğu için, ne Ayaz Gülsün'e aşık olduğu için, ne Ömer Gülsün'e aşık olduğu için, ne de Mahmut Zilan'a aşık olduğu için suçlanabilir. Bu düpedüz insanı; 'Senin kalp diye bir organın var. Neden atıyor? 'diye suçlamak gibi bir şey. Oysa kalp ne kadar görevini hakkıyla yerine getirip kontrolsüzce sevebiliyorsa, vicdan da o denli duygularını en objektif haliyle merhamet süzgecinden geçirebilmeli. Hiç kimse kendi hikayesinde suçlu değil ama herkes vicdanından gelen seslerle, Zilan'a yaşattıkları ve yaşatacakları ile suçlu. Herkes sevdi ama en büyük bedeli Zilan ödedi. En dobra şekilde sözcükleri sesleri ayırt edip söyleyen vicdan sustu (!) belki de bu hikayenin baştan yazılabilmesi için söylenmesi gereken ne varsa yutulup, dilin bir müddet lal kalması gerekiyordu..
-------
Kiraz, Hekimhanlı konağının kahyasıydı. Genelde mutfakta olmasına rağmen temizlik, yemek, ütü ne gerekiyorsa evin çalışanlarını çok iyi bir şekilde organize eder, yeri geldiğinde bunları hiç gocunmadan kendisi de yapardı. Kiraz, bu konağın aynı zamanda eli, kolu ayağı rahmetli Hamza Bey'in de yadigarıydı. Ne de olsa bu konağa gençliğini, dolu dolu kırk beş yılını vermişti. Bu konakta evlenmiş, bu konakta anne olmuş hatta bu konakta kızı rahmetli Seval'i evlendirmişti. Bu gizemli konağa dair en büyük sırları bilir ama kesseler konuşmazdı. Dilber hanım Kiraz'ı pek sevmese de dürüstlüğünü de takdir ederdi. Kocası Cemşit ve obezite rahatsızlığı olan torunu Ali, Kiraz'ın bütün ailesi bu ikisinden ibaretti. Bir de konakta yaşayan diğer işçiler ev halkından da Ayaz ve Vildan.
* Berdel ya da bedel evliliği yapacak olan genç kız evinden telli duvaklı çıkarılmaz dolayısı ile gelinlikte giymezdi. Ama Dilber hanım bütün hayatını törelere göre yaşasa da yeri geldiğinde töreleri kendine göre de esnetebiliyordu. Zilan bu konağa kurban gelmişti bir bedel ödemeye, dolayısı ile gelinlik giyemezdi. Dilber hanım bir zamanlar Zilan'ı gelin olarak istemesine rağmen bu yaşanılanlar gelinine karşı bitmeyen bir kin, almasını borç bildiği intikam duygusu beslemesine sebep olmuştu. Gülsün kaçtığında otel odasında yaşanılanlar hala dün gibi aklında ve oğlunun yaşadıkları ilçeye ve ile rezil olduğu düşüncesi onu içinde hiç bitmeyecek olan öfkenin esiri yapar hale gelmişti. Olay Zilan değil, Zilan'ın Gülsün'ün kız kardeşi hatta bir Soykan olmasıydı. Bu sebepten dolayı intikamını en güzel şekilde almalıydı. Sonuçta Zilan o konağa kendi ayakları ile gelmişti. Kendi düşen ağlamazdı ama Zilan ağlamalıydı. Hatta öyle bir ağlamalıydı ki, gözünden akan her damla yaşı Dilber görmeli içine su serpilmeliydi..
Zilan'a on yıl önce evlenen kuzeni Gülizar'ın gelinliğini giydireceklerdi. Her zaman bizden gelecek olanlara muhtaçsın izlenimi vermek için. Zilan için, olsun ya da olmasın bunun bir anlamı yoktu ki, ölüye kefeninin modeli nasıl olsun diye sorulur mu hiç? Zavallı genç kızın içindeki umutları birer birer bitiyordu ve her bitişinde içindeki o çocuk Zilan'dan parçalar alıp koparıyordu. Bu kopuş Zilan'ın sancılar çekmesine sebep oluyor kabuğun içindeki yaralarını kanatıyordu.
Gülizar'ın gelinliğini Zilan'a giydirip bedenine göre ayarlamaya çalışan Kiraz, yanlışlıkla iğneyi Zilan'ın sırtına batırdı. Canını yaktığını anladığı an özür diledi ama Zilan, Kiraz'ı duymamış dolayısı ile o tepkiyi Kiraz'a vermemişti. Zilan bu günde değildi ki, onun aklı dün yaşanılanlardaydı. Kardeşinin kafasına doğrultulan silahta. Bu yaşanılanlar aklına geldikçe elinde olmadan tir tir titriyor, gözyaşlarını içine akıtıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR AŞK
General Fiction'' Asıl sen ne dediğinin farkında mısın? Kaldır kafanı bak bi etrafına! Senin yaşadığın harikalar diyarına benziyor mu? Çık şu ütopyandan! Bi bak bu topraklara, gerçekten ait olduğun dünyaya. Bak ben sana söyleyeyim olacakları ; ya ablan ölecek, ya...