''Yusuf'u sen öldürdün!''
Zilan gülümseyerek güneşi izliyordu. Güneşin ışığı yarım topladığı kumral saçlarına yansıyor, her bir teline umutlar yolluyordu. Gözlerinde haftalardır olmadığı kadar büyük bir umut, yüzünde umudunu yansıtan gülücükler beliriyordu. Kuşların cıvıltısı, kelebeklerin uçuşu, bunların yanı sıra ağustos böceklerinin sesleri dahi Zilan'ı fazlasıyla mutlu ediyordu. Her karanlık gecenin bir sabahı vardı; dün gecenin sabahı da bugündü, her salisesine kadar umudu mutluluğa buladığı bugün..
Ayaz daha fazla Zilan'ı izlemeye dayanamadı. İzlese saatlerce izlerdi ama güneşin öptüğü saçlarının yanında umutla ışıldayan yeşil (ela) gözlerine bakmak istedi. Usulca omzuna dokundu. Ayaz'ın arkasında olduğunu anlayan Zilan, gülümseyerek döndü.
''Günaydın'' dedi. Ayaz gülümsedi.
''Günaydın.'' dedi
İkisi de gülümseyerek birbirinin gözlerine bakıyorlardı. Ayaz konuşmaya başladı.
''Erkencisin diyeceğim ama geldiğimiz saat malum.'' Tahmin ediyormuş gibi yaptı ''Uyumamışsın anlaşılan.'' Zilan gülümsedi.
''Hıhı, uyumadım.'' Ayaz şakasına kaşlarını çattı.
''Ama'' Zilan eski hallerine bürünüp şirinlik yaptı.
''Ya biliyorum uyumam gerekiyordu, hatta uyuyacaktım da. Başımı yastığa koydum uyuyacaktım'' Ayaz eee dercesine bi bakış attı. Zilan Ayaz'ın kendisine inanmadığını düşündü. ''Ya bakma bana öyle, valla bak doğru söylüyorum. Başımı yastığa koydum, tam uyuyacağım andaa'' deyip durdu.
Ayaz gülümsedi.
''Eee, çok merak ettim bak şimdi.''
Ayaz'ın gülümsemesinin üstüne Zilan'da gülümsedi. Bu gülümseyiş karşılıklı bir gülümseyiş değildi. Ne zaman Ayaz'ı güldüğünde kısılan yeşil gözleriyle görse Zilan çocukluğuna gidiyordu. İşte o zaman gülünce kısılan o yeşil gözlere bakan yirmi bir yaşındaki genç kadın değil de, on yaşındaki küçük sevimli çocuk oluyordu. Zilan Ayaz'ın kısılan gözlerine baktı, bu sefer korkusundan değil, utancından kekelemeye başladı.
''Be be ben kafamı yastığa koydum, gözlerimi de kapatmıştım, sonra yataktan kalktım. Çünküüü, çünkü güneş çok güzel gülümsüyordu, sonra da buraya geldim.'' Ayaz şaşırdı.
''Güneş gülümsedi?? dedi. Zilan:
''Hıhı'' dedi.
Bu sefer Zilan sordu.
''Hadi ben güneş gülümsedi diye uyumadım, peki sen niye uyumadın?'' Ayaz:
''Ben uyudum.'' dedi. Zilan kendince analiz yaptı.
''Uyudun? Buraya saat kaçta geldiğimiz belli, şu an saatin kaç olduğu belli, e haliyle aradaki zaman farkı da belli olduğuna göre, he bi de benim uyumadığımı da eklersek, sen niye uyumadın?'' Ayaz gülümsedi, tam cevap vereceği anda Zilan yeniden konuşmaya başladı. İşaret parmağını Ayaz'a doğru tuttu. ''Sakın bana güneş gülümsedi, uyumadım deme, inanmam. Daha özgün şeylerle gelmelisin bence.''
-------
Vildan gözlerini açtı. Tamamen uyandığında kendisinin yatağında olduğunu fark etti. Üzerinde hala dünden kalma kıyafetleri vardı. Dün ağlamaktan rimeli aktığı için yüzü, gözü ve haliyle yastığı siyaha boyanmıştı. Odasına ve yatağına tebessüm ederek baktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR AŞK
General Fiction'' Asıl sen ne dediğinin farkında mısın? Kaldır kafanı bak bi etrafına! Senin yaşadığın harikalar diyarına benziyor mu? Çık şu ütopyandan! Bi bak bu topraklara, gerçekten ait olduğun dünyaya. Bak ben sana söyleyeyim olacakları ; ya ablan ölecek, ya...