'' Tanıdık bir huzur aradım, şaşkın bakışlarımla.. ''
Bu gülüş, bir yerlerden tanıdıktı bu gülüş. İnsanın içini ısıtan, huzur veren bu gülüş.. Ne zaman ortaya çıkardı bu gülüş? Mesela; Fenerbahçe gol attığında, Zilan devrik cümleler kullandığında, profiterol yemeyi bir türlü beceremediğinde, bir şey anlatmaya çalışırken şekilden şekle girdiğinde.. Bunlar Ayaz'ın mutlu olduğu anlarını ifade eden gülüşleriydi. Öyle kolay kolay gülmese de bir güldü mü gecenin karanlığında yıldız olup parlayacak bir gülüştü Ayaz'ın gülüşleri. Şimdi ise aynı gülüş, ama farklı adam. Bu kadar güzel bir gülümseme iki bedene, iki karaktere sığabilir miydi? İkisi de aynı kişi olabilir miydi? Ya da Ayaz aslında kimdi?.
Zilan ilk defa Ayaz'ın gülümsemesinden korkmuştu. O huzur veren, kızdığı zamanlarda sinirini gizleyemeyip muzip bir gülüş attığı gülümsemeden korkmuştu. Böylesine içten gülen, onu mutlu eden kişi Ayaz abisiydi, şimdi ise karşısında neye güldüğünü anlayamadığı kocası vardı. Yaşadığı durum tahammül edilemeyecek bir şaka gibi olsa da, aslında gerçeğin ta kendisiydi. Hem de acı gerçeğin (!)
Ayaz'ın gülüşleri Zilan'ın hallerine idi. En mutsuz anında bile ufacık bir umut yakaladığında mutlu olmayı başarabilecek o masumane haline. Gülşen bunu başarmıştı. Daha muhabbet başladığı anlarda Ayaz Gülşen'in ne yapmak istediğini anlamıştı; Zilan'ı hastadan ziyade kardeşi gibi görmüştü. Hikayesini bilmese de belli ki bir yerlerde acıları vardı Gülşen'in, gözleriyle gizlemeye çalıştığı, yüreğine hapsettiği acıları. Oysaki görünen net bir şey vardı; Zilan Gülşen'e, Gülşen de Zilan'a iyi gelmişti. Çocukluğundan beri affetmenin erdemini yüreğine yerleştiremeyen, intikamcı bir kişiliğe sahip bu adam, Gülşen'in söylediklerini, tehditlerini unutmuştu. Çünkü, Gülşen onun başaramadığı, belki de hiçbir zaman başaramayacağı bir şeyi başarmıştı. Anlık ta olsa Zilan'ın yüzünü güldürebilmeyi..
Zilan'ın korktuğunu fark eden Ayaz, hemen oradan uzaklaşıp kendini bahçeye attı. Artık ona hastane koridorları öylesine dar geliyordu ki, nefes alabilmek için hastanenin bahçesine çıkıyordu. Kalbinde Gülsün'e karşı duyduğu aşk ve öfke, vicdanında Zilan'a karşı duyduğu derin bir azap. Nasıl bitecekti bu azap? Zilan'ı gülüşüyle bile ürkütür hale gelmişti. Gülsün'ü öldürse geçer miydi içindeki bu acı? Peki ya Zilan'a ne olurdu sonra? Ablası, ailesi, hatta sülalesi için kendini feda etmişti kızcağız. Herkes aramıştı da Gülsün'ü, bir tek Ayaz aramamıştı. Arasa eliyle koymuş gibi bulacağı aşikar. Ama aramadı, Zilan kendisini feda etti, Ayaz da Zilan'ın çocukluğunu alarak bunu tescilledi.
* Zilan, hiç genç kız olmamıştı ki. Dışarıdan bakıldığında havalı, boylu poslu, ela gözlü, kumral, çok güzel bir genç kızdı. Ama bunlar ilk intiba idi. Onu tanıyan (tanımasına fırsat verdiği) insanlar; şen şakrak, hiperaktif, masum, saf kalpli, kırılgan bir çocuk olduğunu hemen anlarlardı. O, ablasının anaokulu kaçağı diye taktığı lakabın tam anlamıyla hakkını veren bir çocuktu. Sonra bir anda evlendi ve genç bir kadın oldu. Yüreğinde ansızın büyümenin verdiği acıyla da çocuk gelin oldu. Çocukluğunu anlık ta olsa çıkan gülüşlerinin içine hapsetti, doyasıya yaşayamadığı genç kızlığını da da intikam uğruna örseledikleri kadınlık gururuna.
-------
Yine güneş doğmuş ve yine yeni bir günün sabahı olmuştu. Zilan acil servisindeki kaldığı odaya alışmış, Ayaz ise hastane bahçesinde sabahlamaya. Uykusuzluktan kısılmış gözleriyle çıkış işlemlerini yapmak için servise çıkan Ayaz, koridorda elinde poşetle Gülşen'i gördü. Gülşen Zilan'a giymesi için kendi kıyafetlerinden getirmişti. Zilan çoktan uyanmış, bir önceki gece gibi huzurlu uyku uyuyamamıştı. Ah ne olurdu Gülşen ablası bugün de burada kalacaksın dese (!) bir zamanlar gitmekten nefret ettiği, hatta bu zamana kadar sayılı gittiği hastanelere kim derdi ki kalmak için can atacağını (!) Hekimhanlı konağına gitmektense aylarca bu acil servisinde kalmak Zilan için tatil köyü gibi bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR AŞK
General Fiction'' Asıl sen ne dediğinin farkında mısın? Kaldır kafanı bak bi etrafına! Senin yaşadığın harikalar diyarına benziyor mu? Çık şu ütopyandan! Bi bak bu topraklara, gerçekten ait olduğun dünyaya. Bak ben sana söyleyeyim olacakları ; ya ablan ölecek, ya...