''Sana nefret etmeyi öğreten kişi olduğum için affet beni kardeşim..''
Zilan'ım, kardeş güzelim;
Nereden başlanır ki böylesine bencilce cümleler kurmaya? Hayatımın her evresini birinciliklerle bitiren ben, ablalık ta sınıfta kaldım. Seni hep koruyacağım diye sözler verirken seni ateşe atan oldum, sana dürüst olmayı öğretirken yalanların en büyüğünü sana söylemiş oldum, sen şuan her şeyden bir haber hayatının son huzurlu uykusunu uyurken seni kendi ellerimle attığım ateşi düşündükçe benim kalbim yangın yeri. Gözlerinin içine bakıp yalvaracak yüzüm hiçbir zaman olmayacak olsa da, ne olur günün birinde de olsa affet beni!
Ben Ayaz'ı hiç sevmedim, sevemedim. Ne senin bir zamanlar masumca çocukluk aşınken sevdiğin gibi sevebildim, ne de şuan güvendiğin bir dağ gibi görebildim. Göremezdim. Çünkü benden bambaşka bir Gülsün olmamı istedi. Olamazdım, o zaman hiç gülemezdim ki. Çünkü kalbim bana ait değil Ömer'de, ölümüne sevdiğim ve gözünü kırpmadan benim için defalarca ölüme yürüyen Ömer'de.. Ayaz beni öldüremediği için Ömer'i öldürmeyi seçti. Ama görmek istemediği bir şey vardı; Ömersiz ben nefes alamam. O ölmesin diye aylarca öldüm. Herkesin düğün hazırlığı için adına tatlı telaş dedikleri şu cenaze törenine ben gelinlik diye kefen giydim, herkes bana mutluluklar dilerken ben sessizce içimdeki acının matemini tuttum. Yapamadım! Tüm hücrelerimle Ömer'i severken oraya Ayaz'ı sığdıramadım.. Sen şimdi Ömer'in kim olduğunu soruyorsundur kendi kendine. Ömer benim ilk ve tek aşkım. Keşke bunlar hiç yaşanmamış olsaydı da uzun uzun anlatsaydım onu sana. Sen hem mutlu olsaydın hem de şu Rahibe Teresa aşık oldu diye oturup saatlerce benimle dalga geçseydin. Ama şu saatten sonra keşkelerin benim hayatımda hiçbir anlamı yok. En büyük keşkemi senin hayatını yakarak bir ömür boyu dilimden düşürmeyeceğim!.
Sana, nefret duygusunun ne olduğunu hiçbir zaman öğrenmeyeceğin için söz vermiştim. Çünkü hayatında hep var olacaktım ve seni koruyacaktım. Meğer ne büyük yalancıymışım. Bilemezdim nefretin ne demek olduğunu benden öğreneceğini, hatta bu duyguyu benimle yaşayacağını.. Canım acıyor, seni attığım kör kuyuları düşündükçe yüreğim paramparça. Ama dayanamıyorum. Birini sevmek insanın içine düşmüş en güzel alev, onun da seni sevdiğini bilince her yanını sarıyor o alev. Peki ya sevip te kavuşamıyorsan? İşte o zaman kopsun kıyamet! Kopsun da bitsin bu ızdırap diyesi geliyor insanın!..
Ayaz bana deseydi ki; ya benim ol, ya da öl, ben seve seve ölüme giderdim. İçimdeki duygunun asaletiyle, kimselerin canını yakmadan giderdim. Aşktan daha güzel bir duygu yok ki bu hayatta. Dünya aşıkların yüzü suyu hürmetine dönmüyor mu zaten? Ama Ayaz benim yaşamamı, gerekirse sevdiklerimin ölmesini istedi. Ben kendimden vazgeçeli, her şeyden vazgeçeli çok oldu. Bir senden vazgeçemedim. Şimdi ise iki gün sonrasını düşündükçe çıldıracak gibi oluyorum. Sevmediğim hatta nefret ettiğim adamın yatağında binlerce kez ölmek. Ölmek ve ölemeden ölmek! Bu kadarı ağır, öylesine ağır geliyor ki bedenim kaldırmıyor, kalbim sevdiğim adamın avuçlarında, aklım ise bencil ol diyor.. Sana bunları yazmamın sebebi beni anlaman için değil, anlamanı da istemem zaten. Ama şunu bil; hep bir yerlerde son nefesime kadar sana yaptığımın vicdan azabıyla yaşayacağım. Keşke hayat bize tüm kırgınlıklarımızda Sarı Cadı ve Güççün olarak cömert davransaydı. Seninkiler kadar lezzetli olmasa da söz her barışmamız için çikolatalı kurabiyeleri ben yapardım.
Gönlümün en derinliklerinde, gözümün her daim önünde ağzında çikolata bulaşığı olan, büyümeyen o masum hallerin hep olacak. Sana nefret etmeyi öğreten kişi olduğum için, hayatını böylesine çaldığım için affet beni kardeşim!..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR AŞK
Ficción General'' Asıl sen ne dediğinin farkında mısın? Kaldır kafanı bak bi etrafına! Senin yaşadığın harikalar diyarına benziyor mu? Çık şu ütopyandan! Bi bak bu topraklara, gerçekten ait olduğun dünyaya. Bak ben sana söyleyeyim olacakları ; ya ablan ölecek, ya...