''Allah zalimlerin duasını duymaz!''
Vildan avluda endişe içinde oturuyordu. Gülizar sevinse mi üzülse mi bilemediği karışık duygular içinde, Dilber hanım ise sevincinden yerlere göklere sığamaz haldeydi. Sevincinden öyle bir hale gelmişti ki sesli düşündüğünü dahi idrak edemiyordu.
''Helal ossun benim aslanımaa! Nasılda anasına verdiği sözü dutiy. Sen gedersen burnuun diğine böyle derbiye ederler adamı gelin hanım. Yağtı genceciğ yaşında fidan gibi yiğidimin başığı '' konuştuğunu fark ettikten sonra etraftakilerin endişeli bakışlarıyla daha da mutlu olup kasılarak konuşmasına devam etti ''Hasbam ğendii datilde sanıydi. Adama böyle belledirler işte. Hayırlı evlat benim Ayaz'ım, anasının yüzünü yere eğdirir mi heç? Bi dediğimi iğiletmez.'' dedi. Gökyüzüne bakıp ellerini açarak dua etti. ''Eyy benim gözel Allah'ım! İmdihan da seğden armağan da, ağşam da yüreğime ğor düşürüp yüzümü düşüren bi evladdı, gecenin ğaranlığında yüreğime su serpip yüzümü güldüren de bi evlad. Sen göriyiğsin halımı. Ananın ahı yere mi düşer heç? Beni üzenlere yüreğimi yağıp ğavuran bu asilere izan meramed ver. Ğoçumu, aslanımı da ğoru. Gözel Mevlam sen biliysin, görüysin herşeyi.''
Vildan sinirlenip annesine doğru adım atarken, Kiraz Vildan'ı kolundan tuttu. Suratını ekşitip, acıyan ve tiksinen gözlerle Dilber hanıma bakıp konuştu.
''Allah asıl seğin ğalbiğe izan, meramed versin. Allah seni ıslah edsin, her şeyden ötesi Allah sağa bi yüreğ versin, versin de ici sevgiyle dossun. Yüce Mevla'm verdimi her şeyi en gözeliylen verir. Rahmedinden Ğereminden ağıtsın içiğe. Sağa ben var ya şu saadden sonra ah bile edemem. Oysam ah ği ne ah seğin nefes aldığın her haliğe(!) Ama şuğu bil Dilber hanım sen bi değ bağa imdihansın. Sağa edtiğim sabırlan Rabb'imin mücdelediği Cennet'e girecem inşallah. Emme Şuğu da uğudma eğer Ayazımla gelin ğızıma musallad olursan Allah şahidim'' kolundan tuttuğu Vildan'ı gösterdi ''Seği şu ğörpeye bırağman ben bidiririn. Olanlardan soğra oğlanın yüzüne bağamamasam da, varsın ossun. Ben canımı deslim edene ğadar oğun gözü de gönlü de olurun. Bi yerlerde Yusuf yüzünü görür deselli olurun emme sen de o vağıt dipsiz ğuyularda, ğor ataşlarda yanıb ğavrulmuş olursun.''
Konaktakiler olan biteni duysa da pek bir şey anlamamışlardı. Vildan da vakıf olduğu sır kadarını anlamıştı anca. Oysa Kiraz bir anda otuz yıllık sessizliğini, vicdanındaki azabı ilk defa bu kadar net kusmuştu. Dilber hanım onun ne dediğini çok iyi anlamıştı ve haliyle tüm sözlerini yutmak zorunda kalmıştı. Son sözü söylemiş olanlardan olmak için konuştu.
''Eeeh ne halıız varsa görün. Ben bi şüğür namazı ğılıb yadcam.''
Annesinin arkasından şaşkınlıkla bakan Vildan kısa bir an donup kaldı. Biraz kendine gelince kekeledi.
''Şü şü şükür namazımıı?(?!)'' Vildan ilk defa abisinden bu kadar korkmuştu. Bu gece onun için bitmeyecek gibiydi. Şok içinde şok yaşıyordu. Bir an yerinden fırladı, avluda Selçuk'u aramaya başladı. ''Selçuk? Selçuk nerde? O bulur abimi.'' Ona bakan Cemşit'e baktı ''Ce ce Cemşit amca, Selçuk nerde?'' Cemşit cevap verdi.
''Vildan gızım, Selçuk bi gaç saat önce haber eddi. Yoldaymış, İstanbul'a akrabalarığı görmeye gedmiş.'' Vildan ağlamaya başladı:
''Ne, nasıl yani? Şimdi İstanbul'a gitmenin sırası mı? Cemşit amcaa, sen bulabilir misin abimi, tespit falan edilemez mi yeri? Hani filmlerde falan görüyoruz ya telefondan falan buluyolar.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR AŞK
General Fiction'' Asıl sen ne dediğinin farkında mısın? Kaldır kafanı bak bi etrafına! Senin yaşadığın harikalar diyarına benziyor mu? Çık şu ütopyandan! Bi bak bu topraklara, gerçekten ait olduğun dünyaya. Bak ben sana söyleyeyim olacakları ; ya ablan ölecek, ya...