''Yusuf'u kim öldürdü?''
Dilber hanım şaşkınlıkla öylece uyuyan Ayaz'ı izliyordu. Ayaz evlenmeden önce kullandığı odasında uyuyordu. Oysaki Dilber hanım bambaşka bir şeye odaklanmıştı. Ayaz'ın odası Şükrü Saraçoğlu stadından farksız olmasına rağmen, neredeyse iki renkten ibaret olan bu odada tek farklı eşya Ayaz'ın sarılarak uyuduğu beyaz yastıktı. O da Ayaz'a ait değil, Zilan'ındı. Peki şu saatten sonra yastığın sahibinin bir anlamı var mıydı? Dilber hanım her şeyin farkındaydı, oğlunun kalbi Zilan ile bir yastıkta kocamak için adım atmaya başlamıştı. Kim bilir belki de eskitecekleri ilk yastık şu an oğlunun başının altındaki yastıktı... Ayaz uyurken sayıkladı.
''Sensiz son gece''
Dilber hanım tekerrür eden tarihin izleriyle Ayaz'ı izlerken, bir el odanın kapısını kapattı. Kapının kapanmasıyla arkasına dönen Dilber hanım ona kırgın gözlerle bakan Vildan'ı gördü. Vildan içindeki kırgınlıkları kusarcasına annesiyle konuştu.
''Çok haklısın Dilber hanım güzele bakmak sevap da, bu üzerinde kul hakkı olanlar için geçerli değil.'' Dilber hanım:
''Daha bitmedi mi gızım diyceklerin? Yaka yaka'' Vildan sırıtarak güldü.
''Yaka yaka ciğer bırakmadım mı yoksa sende? Sahi Dilber hanım babam da ciğerindeki kanserden ölmüştü demi? Tabi bir de ablamı Cengiz şerefsizine verince felç de geçirmişti. Dağ gibi adam kanserden mi gitti, felçten mi, yoksa yüreğindeki hasretten mi gitti işte orası belli değil. Amaaan neyse sonuçta oldu bitti. Alt tarafı babam öldü'' vurguladı ''şerefsiz damgası yiyerek (!), ablam esir, abimin de eli kolu bağlı. Dur ben de Hekimhanlı olduğum için bi koşu şükür namazı kılıp geleyim. Aaaa ama namaz bu; Allah'ın huzuruna çıktım diye niyet etmesi vaar, dünyayı elimin tersiyle arkaya attım demesi vaar, belini büküp, sonra da iki büklüm olup alnını secdeye koyup eğilmesi var. Aaaa bi de bitince dua etmesi var; e tabi Allah en merhametli olunca haliyle zalimlerin duasını duymuyor, şöööyle bir dinliyor, sonra bakıyor ki Dilber aynı Dilber, sonsuz işiten olduğu halde sadece mazlumları duyuyor. Mesela esir olan Sultan gibi, minicik avuçlarını açıp dua eden Dilşad gibi ya da yerin altına bir evlat gömüp, yerin üstündekilere sahip çıkan Kiraz gibi. Vildan'a tutuşup, Ayaz'a cayır cayır yanmak gibi.'' Kaşını kaldırdı. ''Yanarken yakmak değil ama onun ki, yananlara su taşıyıp, kendi içinde yanıp kavrulmak gibi. Sonra da köz oturan yüreğine bizi basıp rahatlamak gibi. Aslında biliyor musun anne? Biz hiç bi zaman Kiraz teyzeme merhem olamadık, o iyileştirebildiğimizi söyledi sadece. Abim de, ben de ona yara olduk, keza ablam da. Ben aslında diyeceğim ne varsa o gece demiştim. Ama sen kedinin ciğere baktığı gibi abime bakınca'' sırıttı ''ya da senin anlayacağın tarzda şöyle ifade edeyim; o ciğeri sana yedirmem Dilber hanım. Yusuf'u öldürdün, Ayaz'ı sana yedirmem.'' Odanın kapısını hafifçe araladı. ''Bak nasıl da huzurlu uyuyor? İki aydır gözlerine haram olan uykuyla sanki helalleşmişçesine.. Kapıyı kapatayım da buram buram ciğerlerine çektiği yasemin kokusuna haset karışmasın.'' Kapıyı kapattı. ''O ciğeri sana yedirmem demiştim.'' Dilber hanımın gözleri doldu.
''Burdan konuşması çok rahat demi? Çok da golay. Sen benim yaşadıklarımı bilsen? Dilber hanım diyon, golay mı geldim bu günlere? Golay mı Dilber hanım oldum? Ne bedeller ödedim ben, ne ganları yutdum da ele gızılcık şerbeti içdim dedim. Ne geceler ağladım da içim cenazeyken dışım da düğün etdim. '' Vildan sırıttı.
''Sen bu masum hallerini fişnikçi ahretliğin Hasibe teyzenin yanında yaparsın, bak ben inanmayı bırakalı üç yıl oldu, yok yaa şunun şurasında dört yıl olmasına hepi topu iki ay kaldı. Şimdi benim senden alacağım sekiz yıl mı oldu? Aaa tabi bir de benim babamdan ayrı geçireceğim yıllar var, bak bunu unuttum. Sen ne diyorsun Dilber hanım, burası dünya olsa bile yalandan da olsa Cennet yok bana. Araftayım ben arafta. Bir yanım öl de babana kavuş Vildan diyor, bir yanım kal da abine doy. Hiç mi anlayamadın sen? Yaptığım onca şeylere rağmen, dediğim onca saçma laflara rağmen abim beni hep hoş görüyor, niye biliyor musun? Çünkü ben de sadece beni görmüyor, ablamla Dilşad'ı da görüyor. Bu yüzden fazlaca koruyup kolluyor. Ben hikâyeyim ki abimin asıl laf geçiremediği ben değil ablamdı. Ama o benim gibi çemkirmezdi'' gözleri doldu ''bi sarılırdı, gözlerine bakıp Yusuf yüzlüm derdi, abim de sinir kalmazdı. Ben de gizlice tırnaklarımı yiyerek onları izlerdim, sonra n'olurdu biliyo musun? Bacak kadar boyuma bakmadan gidip abimin bacağına en çok beni sev diye tekme atardım. Bilseydim ablamın esir düşeceğini ve abimin de elinin kolunun bağlı olacağını, işte ben o zaman bütün tırnaklarımı yesem de Yusuf yüzlüsüyle papatya prensesinin birbirine sarılışını uzaktan izlerdim.. Biliyo musun Dilber hanım eğer o lanet gece sen yerine ablam olsaydı abim Zilan'ı o hale getirmek yerine göğsünde uyuturdu, sen o rezil çarşafı almak için odalarına girdiğinde abimin parmaklarını Zilan'ın gözlerinde görürdün, kızın ağlamasına dahi izin vermezdi.'' Sinirinden güldü ''Ben ne diyorum yaa, ablam olsaydı burda abim Zilan'la böyle zorla evlenmezdi ki, hatta yaşadığı onca acıyı Gülsün'le avuttuğunu sanmazdı. Gözünün önündeki Zilan'ı görürdü. O zaman Nazım amca da İnci teyze de kızlarının hayatı bittiği diye üzüntüden değil, kızları yeni bir hayat kuruyor diye mutluluktan ağlarlardı. Sonra o lanet gece yaşanmazdı, abim senin eline o rezil çarşafı verecek kadar basiretini kaybetmezdi. Ama yaşandı demi? Benim bin bir türlü hayal kurarak hafızamdan silmeye çalıştığım o gece yaşandı. Ve o gece.. Oysa tamamen bilmiyoruz ki o gece olanları, abim bu kızı o zamanlar farklı bir duyguyla olsa da bu kadar çok severken nasıl o hale getirdi? Ama benim kulaklarımdan o ses hâlâ gitmedi; 'Hadi aslanım ailemize yapılan bu ihaneti temizle! Yere düşen gururumuzu, başımızı kaldır!' bak o geceden sonra ne hâle gelen aslanına iyi bak. Yere düşen gururunu da, başını da karısının yastığına koyduğu kafasıyla kaldırıyor. Belki de kaldıramıyor? Niye biliyor musun? Kiraz teyzemle konuşurlarken dinledim onları, abim o lanet geceden dolayı kendisini Cengiz pisliği ile bir tutmuş. İşte benim canımın yanmasının sebebi bu. Senin entrikalar çevirmek için nefes alan ciğerlerin zerre umrumda değil! Ama benim ciğerime dokunmana izin vermem. Allah abime babam gibi sevda taşıyan bi yürek taşıyabilmeyi nasip etsin ama onun kaderini asla! Zaten Süreyya halama yapılanlar benim başıma gelemez. Çünkü Esma nene gibi zulmün karşısında sesi kısılan değil, Kiraz teyzem gibi zulmün karşısında sesi kısılana kadar bağıran bir kadının dualarındayım. Allah dedemin merhametini, babamın sevdasını, Yavuz eniştemin basiretini abimde sabit kılsın. '' Güldü ''Üzgünüm Dilber hanım, Fransa'daki Ayaz özüne döndü, Avrupa'da tanımadığı onlarca kadına kol kanat geren adam kendi karısını mı sana kurban edecekti? Ya benim ki de laf, abim zaten tarihi ayar verdi sana demi? Bi dakika ya ne demişti? Heh hatırladım; karımı koynuma aldığımda hesabını vermiyorsam, koluma takıp gezerken hiç vermem. Uuuu edepsiz Ayaaz hiç böyle laf mı deniiir? Bi de anneye! İnsan azıcık kardeşine çeker, doğrudan şıp diye mi söylenir öyle? Dolandıra dolandıra soka soka geçiricen lafları. Ama Ayaz işte, kuru soğuktan donmaya mahkûm olsa da sadece Ayaz. Baksana biraz önce sensiz son gece diye sayıkladı, Zilan'ın elini kalbinin üzerine koyup, üşüyen yüreğini ısıtmasına şurada saatler kaldı.'' Kaşını kaldırdı ''Zilan'sız son gecesi''.. Kiraz teyzem söylemişti, insan anne rahmine düşünce yetenekleri doğrultusunda mesleği belirlenirmiş, tabi kişinin seçmesi kendi çabası ve iradesine bağlıymış. İşte bunu duyduğum günden beri şeytan beni dürttükçe dürtüyor, senin gibi bir kadının karnındayken bu nasıl böyle insancıl oldu anlayabilmiş değilim. Sonuçta sen insanları harcamak için sebep üretirsin, bu garibanım ise topluma kazandırmak için. Bazen tutup anandan sosyolog mu doğdun diye yanaklarını sıkasım gelse de düşünmüyor değilim bu çocuğun annesi başka biri olabilir mi diye? Hayır, Kiraz teyzemin olduğuna bile senin olduğundan fazla inanasım var. Ama kuru bi avuntu işte.. Değilse abime bak, babamı gör. Maalesef ki sen doğurdun Dilber hanım ama hamdolsun ki babamın oğlu. Neyse ben gideyim iki gecedir anne kız soluksuz muhabbet eder olduk, ne senin bünyen ne de benim bünyem bu kadarını kaldırmaya hazır değil.'' Giderken geri döndü ''He annee, şunu da söylemezsem içim rahat etmez; abim şimdi tamamen döndü ya, Yusuf'u kendisinin öldürmediğini, Yusuf'a neler yaptığını öğrenmesi an meselesi. Bir gün onun vicdanı tamamen rahatladığında senin ki azap içinde kıvranıyor olacak. Yusuf'la helalleşmen de mi ahirete kaldı şimdi senin? Sen en iyisi o günler gelene kadar, abime hasret çekeceğin günler gelene kadar şimdiden hasret gidermeye başla, zaten yarın karısı geliyor'' kaşını kaldırdı ''koynuna alırken de açıp kapıyı bakacak değilsin herhalde. Ben gideyim, sen doyaa doyaa aslanını izle.
![](https://img.wattpad.com/cover/151241537-288-k874227.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR AŞK
Ficción General'' Asıl sen ne dediğinin farkında mısın? Kaldır kafanı bak bi etrafına! Senin yaşadığın harikalar diyarına benziyor mu? Çık şu ütopyandan! Bi bak bu topraklara, gerçekten ait olduğun dünyaya. Bak ben sana söyleyeyim olacakları ; ya ablan ölecek, ya...