'' Yavrun ölür, mezarına attıkları toprak senin içini çürütür.. ''
İnci'yi karşısında ağlamış bir halde gören Nebahat bir an ne yapacağını şaşırdı. İnci'nin ağlamaktan gözleri şişmişti. İnci'nin bu hali konuşulanları en başından beri dinlediğini apaçık ifade ediyordu. İnci bir yandan sessizce ağlıyor, bir yandan da Nebahat'a kırıldığını bakışlarıyla ifade ediyordu. Nebahat İnci'nin kırgın bakışlarına daha fazla dayanamayarak:
''Abla kurbanın olayım bakma öyle! '' diyerek söze başlayıp, ağlamaklı ses tonuyla: '' Diyemedim işte, diyemedim kızını öyle çaresizce gördüm diye. Ablaam ne olur bakma bana öyle. Say, söv, bağır, çağır ama bakma bana öyle. Sana ilk defa yalan söyledim, onu da elime yüzüme bulaştırdım. Ablam söylesene nasıl diyecektim kuşumun kanatlarını yoldular diye? Kuşum çırpına çırpına kanatsız uçmaya çalışıyor diye? Yapma ne olur, gönül koyma bana.'' deyince İnci:
''Anlat o zaman! Anlat ta bileyim. Ama yalansız dolansız! '' dedi.
Nebahat İnci'nin son cümlesindeki vurgusuna çok üzülmüştü. İnci'nin ona söylediklerine değil, gördüğü her şeyi İnci'ye nasıl anlatacaktı? Hem de olduğu gibi, bir annenin yüreği kaldırabilir miydi, dayanabilecek miydi biraz sonra duyacaklarına?...
ÜÇ SAAT ÖNCE
Hekimhanlı Konağı'nın merdivenlerinden inerken Nebahat karşısında Gülizar'ı gördü. Gülizar gülümseyerek:
''Nebuuş! Kız yengem, hayırdır hangi rüzgar attı seni buralaraa dicem ama malum Zilan rüzgarı. Değilse Gülizar kim? '' diye sitem ederken, Nebahat:
''Aşk olsun Gülizar, hiç mi gelmedik daha önce? Seni telinle duvağınla çıkardık, Zilan'ı... '' diye konuşurken gözleri doldu. Yengesinin sesinin ağlamaklı olduğunu fark eden Gülizar:
''Kız dur şaka yapıyom, valla geldiğin iyi oldu, moral olmuştur garibime. Ben de diyodum kendi kendime; bir ay oldu kızı bi soran eden olmadı diye. E tabi bizimkiler canlarını kurtarınca...... ! İyi ama şimdi, ilk günler çok kötüydü, kolay mı yaralar içinde... zaten bi kaç gün hastanede yattı.'' diye anlatırken Nebahat panikle:
''Ne hastanesi sen ne diyosun Gülizar?'' dedi. Gülizar:
''Senin hiç bi şeyden haberin yok mu? Bende içerde öğrendin sandım.'' dedi. Nebahat:
''Gülizar ne oldu anlatsana taksit taksit konuşup durma. '' deyince, Gülizar:
''Kız, bu evlendiği gecenin sabahı hiç odadan çıkmadı. Ayaz da uyanana kadar kimse yanına gitmicek dedi. Akşam yemeği vaktinde çağırmaya gittiler, kanlar içindeydi, sonrası hastane. Artık gece ne oldu, nasıl o hale geldi ben bilemem gayrı orasını. Ama Nebuş var ya olan benim gelinliğime oldu, hastanede kanlar içinde görünce haliyle çöpe atmışlar. Yani benim gelinlikte senin anlayacağın yalan oldu. On yıl gözüm gibi baktım, bir ay önce bi gece de heder oldu. '' diye patavatsızlık yapınca, Nebahat sinirlenip:
''Bana o kızın ne hale geldiğini anlatırken bir de gelinliğinin çöpe gidişine mi yanıyosun?'' diye kızarak konuşmasına devam etti: ''O gelinliği sen zaten on yıl öncesinden giydin, Zilan'ın ise giyecek bi gelinliği bile olmadı. Senin kocan yanında olmasa bile iyi kötü adı konmuş bi evliliğin var, ya o garibim? O garibim cellatların içinde kalmış, kurban olmuş (!) '' deyip ağlarken: ''Haftalardır o yataktan çıkamadı mı? Ağrılar içinde kıvranıyor mu o günden beri? Parmağı?.. Parmağını da mı Ayaz yaptı?'' diye sorunca, Gülizar:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR AŞK
Beletrie'' Asıl sen ne dediğinin farkında mısın? Kaldır kafanı bak bi etrafına! Senin yaşadığın harikalar diyarına benziyor mu? Çık şu ütopyandan! Bi bak bu topraklara, gerçekten ait olduğun dünyaya. Bak ben sana söyleyeyim olacakları ; ya ablan ölecek, ya...