'' Mazlumun kalbine inşirah, zalimlerin kalbine de merhamet nasip eyle Allah'ım! ''
Ayağının uyuşmasıyla yataktan yüzüstü düşen Zilan'ın canı çok yandı. Düştüğü yerden kalkmaya çalışıyor fakat sadece emeklemeyi yeni öğrenen bebekler gibi dengede durabiliyordu. Ne bir adım geri, ne de bir adım ileri gidebiliyordu. Banyoya kadar emeklemeye çalıştı fakat canı öylesine acımıştı ki, yapabileceği tek bir şey kalmıştı o da; elini uzatsa dokunabileceği komodinden destek alıp yatağına yatmak. Bedeninin acısı canını öylesine yakmıştı ki, gök gürültüsü korkusunu neredeyse bastırmıştı. Şuan düşünebildiği tek bir şey vardı; bir an önce yatağına yatıp bu ağrıya dayanabildiği kadar dayanmak. Çünkü dizlerinin üstünde öylece durmak çektiği işkencenin süresini uzatmaktan başka bir şey değildi. Son kez canını acıtabildiği kadar acıtıp komodine tutunarak kalkmaya çalıştı. Kendisini öylesine zorlamıştı ki, kalkmayı başardı. Ta ki bir anda şimşekler yeniden çakana kadar..
Karanlık odaya yansıyan şimşeklerin ışıkları Zilan'ı yeniden korkutmaya yetmişti. Gök gürültüsünün sesiyle korkusunu hatırladı. Komodine tutunup ayakta kaldığını unutarak odadan kaçmak istedi. Ani yaptığı hareketle komodindeki bardağa elinin çarpmasıyla bardakla birlikte yere düştü. Çıkan sesten sonra Ayaz'ın uyanmamasına imkan yoktu. Zilan'ın Ayaz'ı uyandırmamak için çırpınışları boşa gitmişti. Ayaz'ın uykulu gözlerle Zilan'ın yerde olduğunu görünce gözlerinin fal taşı gibi açılması çok ta uzun sürmedi. Zilan yere düşmüş, geceliğinin etek kısmı kan olmuştu. ilk aklına gelen şeyin olma ihtimaliyle bir anda yataktan fırladı. Şimşekler çakıyor, odanın içine yansımaları doluyordu. Zilan Ayaz'ın koluna dokunmasıyla elinde olmadan çığlık attı. Ayaz attığı çığlığın sebebine anlam veremeyip, kendinden dolayı olabileceğini düşündü. Zilan kuş gibi titriyor ve avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Neredeyse bütün konağı başına toplayacak derecede (?!)
Ayaz bütün bu olanlara anlam veremiyordu (?) Zilan bir ay boyunca kimseye muhtaç olmamak için yaralı haliyle elinden gelen her şeyi yapmıştı. Hatta beş on dakika önce Ayaz'a muhtaç olmamak için yataktan düşmüş, onda bile haberi olmasın diye bütün acılarına rağmen sesini çıkarmamıştı. Oysa şuan çığlık atıyordu. Ayaz, komodinin üzerindeki gece lambasından anca karısının geceliğinin eteğindeki kanı görüyordu. Karanlıkta yeteri kadar yardım edemeyeceğini fark ederek ışığı yaktı. Işığın yanmasıyla birkaç saniye içinde Zilan kendine geldi. Ayaz ise gördüğü manzara karşısında derin bir şükür çekti. Zilan'ın canı acıyordu. Ama kanaması bardağın düşmesinden dolayı kesilen elinden dolaydı. Şimşeklerin çakmasından dolayı çırpınırken geceliğine kan bulaşmıştı. Ayaz Zilan'ın kanayan parmağına bakarak:
''Zilan sen ne yapıyorsun! Neden beni uyandırmadın? Ya cam kırıklarının üstüne düşseydin? '' diye korkusunu ve tepkisini sorularla hafifletmeye çalışıyordu.
Zilan ise hala kuş gibi titriyor bir yandan da sessizce ağlıyordu. Ayaz kanaması dursun diye bir anlık şokla parmağını öyle bir sıkmıştı ki, Zilan canınn acısını ifade etmese de sessizce ağlayarak hal dili ifade ediyordu. Ayaz Zilan'ın canını yaktığını fark ederek:
''Tamam geçecek, ama önce şu cam kırıklarını üzerinden temizlemem lazım. Allah korumuşta daha kötü bir şey olmamış.'' diye kendi kendini teselli ederken bir anda dengesizleşerek:
''Hayır anlamıyorum yani (!) uyandırsan yardım istesen ne olur? Ama yok Zilan hanım illa bildiğini okuyacak! Şu haline bak her yerin cam kırığı içinde bu kadarla kurtulman mucize!'' diye söylenerek Zilan'ı azarladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR AŞK
General Fiction'' Asıl sen ne dediğinin farkında mısın? Kaldır kafanı bak bi etrafına! Senin yaşadığın harikalar diyarına benziyor mu? Çık şu ütopyandan! Bi bak bu topraklara, gerçekten ait olduğun dünyaya. Bak ben sana söyleyeyim olacakları ; ya ablan ölecek, ya...