24. Bölüm

989 50 8
                                        



''Yıldızlar şahidim..''

ÜÇ GECE ÖNCE

     Zilan ve Ayaz lunaparkta dönme dolapta oturuyorlardı. Zilan gözünün ucuyla Ayaz'ın elindeki silaha bakıyor, her ne kadar korkuyor olsa da ölünce bu kâbusun biteceğini bildiği için az da olsa umutlanıyordu. Zilan iki gün önce duyduklarından ve bu gece yaşadıklarından, hatta an itibariyle yaşadıklarından sonra sağlıklı düşünemez olmuştu. Elinde silah olan bir adamla lunaparktaydı, üstelik yıldızlara değecek kadar kendini yakın hissettiği dönme dolabın içinde.. 

     Zilan tekrar eğdiği kafasını kaldırdı. Saylı dakikaları kalan son zamanlarını yıldızları izleyerek geçirmek istedi. Yıldızlar onun gecelere dair en önemli sırdaşıydı. Hüznüne, mutluluğuna, özlemine, onu o yapacak tüm hislerine şahit olmuşlardı. Şimdi yıldızlar son bir kez daha şahitlik yapacaktı, bu sefer ise ölümüne. Hem de en sevdiği yerlerden birinde, en sevdiği oyuncağın içinde.. Zilan korku ve umut içinde ağlarken, kendisini izlediğinden bir haber olduğu Ayaz seslendi.

    ''Bak bana.'' Zilan'ın titreyen ellerini tuttu, naif bir ses tonuyla tekrar seslendi. ''Güzellik, bana bakar mısın?''

     Zilan, güzellik kelimesini duyunca ağlamaya başladı. Bu kelime çok sevdiği Ayaz abisinin ona söylediği kelimeydi. Peki şimdi, şimdi bu yanındaki adam kimdi? Hatta bu kelimeyi söyleyen adam kimdi? Hem de şu saatten sonra hiç söylememesi gereken kişiyken.. Zilan ağlamaktan yemyeşil olan gözleriyle Ayaz'a baktı. Ayaz, dolu gözlerle Zilan'a bakıp tebessüm etti. Kendi ağlamamakta direnirken, Zilan'ın gözlerinden akan yaşları sildi. Bedirhan'ı ima ederek konuştu.

    ''Halt etmiş o ergen! Yeşil gözler sana yakıştığı gibi kime yakışıyor ki?'' Zilan öylece Ayaz'a bakıyordu. Ayaz daha fazla Zilan'ın ağlamasına dayanamayıp, sarıldı. ''Gel buraya. Kıyamam ben sana, nasıl zehir ettin günleri böylesine kendine?'' Zilan kendisine sarılan Ayaz'ın tepkilerine sadece şaşırıyordu. Adam dizine silah koymuş, bir de kendisine sımsıkı sarılmıştı. Sarılışı öyle sıcaktı ki, içinde oluşan belirsiz duygular her ne kadar anlamlandırmakta zorlasa da netleşiyordu. Tuhaftı ama korkuları umuda dönüyordu. Ayaz'ın ona sımsıkı sarılmasına karşılık elleri havada kalmıştı. Kendisinin dahi duymakta zorlanacağı cılız bir ses tonuyla Ayaz'a seslendi.

  ''A' Ayaaaz..'' Ayaz'ın Zilan'ın gözlerinin için bakıp, yüzünü avuçlarının içine aldı.

   ''Söyle güzellik, yeter ki bi şeyler söyle. Ama ağlamadan, içinden konuşmadan söyle tamam mı?'' Zilan içinde bulunduğu durumu, psikolojisini ifade etmekte zorlanırcasına konuştu.

   ''Be be benn, bizz, şeyy, ya ni seenn..'' Ayaz öyle güzel, öyle şefkatli bakıyordu ki, Zilan sözcüklerinin devamını ağlayarak dile getirdi. ''Benn.. senn.. sen beni burda öldürmücek miydin?'' Ayaz'ın dizine baktı. ''Ku ku kucağında silah var, bana sarılıyosun? Bi de bi de aynı eski günlerdeki gibi bana güzellik dedin. A ama o zaman sen benim'' yutkundu ''o zamanlar sen benim Ayaz ab'' Ayaz Zilan'ın son kelimeyi tamamlamasına fırsat vermedi. Çünkü artık o kelimeye hayatlarında yer yoktu. Zilan'ın gözlerine daha da şefkatli bir şekilde baktı. Canını yakan asıl kelimeden konuşmaya başladı.

    ''Öldürmek?'' dizindeki silaha baktı. Zilan kendince korkmakta haklıydı. Hemen silahı dizinden alıp beline taktı. Konuşmasına kaldığı yerden devam etti. Bu sefer amacı yanan canının karşılığında can yakmak değil, aksine yanan cana bir nebze de olsa su dökmekti. ''Öldürmek? Seni? Ben mi öldüreceğim? Ben bi ölüyüm zaten, seni nasıl öldüreceğim Zilan?'' Zilan:

ZOR AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin