3. Bölüm

2.7K 119 15
                                    

         '' Elveda hayallerim !... ''

     Zilan yarın evleniyordu. Tek bildiği acı gerçek buydu. Bu hale nasıl gelmişti idrak etmekte zorluk çekiyordu. Hani insanın hayatında tanımlayamadığı zor bir dönem vardır. İnsanların kendisini anlamadığını düşündüğü, sevilmediğini zannettiği, ergenlik dönemi. Zilan sanki böyle bir dönemden geçiyordu. Ama çok daha sancılısından..

     Zilan, asla geri dönüşü olmayan bir tercih yapmıştı. Bu tercihi ailesini çok sevdiği için kendisini feda ederek yapmıştı. Hani filmlerde bir karartı olur, bir yazı belirir, beş yıl on yıl sonra diye. Karakterler büyür ve hayat o anki seyrinde devam eder. İşte Zilan'ın hayatındaki o karartı iki gün önce olmuştu, hele bir de dün yaşananlar yirmi bir yaşındaki Zilan'ın sancılı bir şekilde büyümesini sağlamıştı. Elbette bu daha başlangıçtı, kim bilir bu konakta kaç defa ölecek ve kaç defa dirilmek zorunda kalacaktı.

     Korku, endişe, hayal kırıklığı ve adlandıramadığı bir dünya duygularla karşısındaki aynaya baktı, gözünden bir anda süzülen yaşlara engel olamadan ağzından dökülen iki kelime yüreğini dağladı: '' Elveda hayallerim! ''...

İKİ GÜN ÖNCE...

     Soykanlar'ın evinde korkulu bir bekleyiş hâkimdi. Sanki bir el gelecek İnci'yi boğazından tutup boğuverecekti, İnci bağıracak, sesini kimse duymayacak ve oracıkta can verecekti. Canını, Zilan'ını koparıp alacaklardı. Daha Zilan doğmadan önce kucağına almadığı bebeğinin doğumu ve ölümü arasında bir tercih yapması gerektiğinde ne olursa olsun bu hasta bebeği dünyaya getirmeye karar vermiş, kucağına dünyalar güzeli, sağlıklı bir kız çocuğu aldığında şükretmelerden kendini alıkoyamamış, evde bitmeyen bir bayram havası oluşmuştu. Zilan'ın gelişi ne de çok şenlendirmişti aileyi. Şimdi ise kızının ölüm fermanını kendi eliyle imzalayanlardan biri olacaktı. İki hatta üç çocuğunu hayatta tutabilmenin başka bir yolu yoktu. Zavallı kadının bu yaşanılanları yüreği kaldırmamaya başlamıştı..

     Bir yolu olmalıydı, çok sevdiği, abim dediği Ayaz onu anlayabilirdi. Farklıydı o, merhametliydi, farklı medeniyetler görmüş biriydi, dünya görüşü burada yaşayan insanlarla aynı değildi, sadece yaşadığı olay Ayaz'ı bambaşka bir insana, canavara dönüştürmüştü. '' Hem hangimiz sinirlenince sağlıklı düşünebiliyoruz ki? O beni anlar, ablama merhamet eder, o affederse kim ne diyebilir ki, belki zamanla başka birini de sever hem de kimseyi sevmediği kadar, Ayaz abim iyi biri ne kendini böylesine yakar ne de beni öldürür '' diye Zilan umut ederek içinden geçiriyordu. Hekimhan Holding' e gelip bir umut, Ayaz'ın odasına girdiğinde gözleri uykusuzluktan kıpkırmızı olmuş olan Ayaz'ı görünce aklından geçenleri bir anda unuttu. Ne diyecekti şimdi, nasıl hitap edecekti ona (?) artık eniştesi değildi. Zaten bütün bu kıyamet eniştesi olamadığı için kopmamış mıydı? Abi mi diyecekti (?!) karşısında gördüğü bu adam çok sevdiği Ayaz abisine benziyordu ama o değildi. Ayaz'ın buz gibi sesi bu konuşmayla bir yere varılamayacağının sinyalini veriyordu. Saatlerdir uykusuz kalan kapanmamakta direnen gözleriyle Zilan'a bakıp: '' Hoş geldin Zilan '' dedi. Zilan titreyen sesiyle sadece: '' Merhaba '' diyebildi. Birkaç dakika öylece sessiz kaldıktan sonra Zilan hitapsız bir şekilde konuşmaya başladı: '' Biliyorsun iki ailenin de geleceği hakkında bir hüküm vermeye çalışıyorlar. Sonuç ne olursa olsun kimse mutlu olmayacak. Sen iyi birisin, beni anlayabileceğini düşünüyorum.'' dedi. Zilan her zamanki gibi cesurdu ama bu sefer ağzından çıkan her kelimeden korku akıyordu. Ayaz ürkütücü bir ses tonuyla:''Ablanın ölmesini istiyorsun yani? '' dedi. Zilan: '' Aa aaaablamın ölmesini istemek mii? Sen ne dediğinin farkında mısın? '' diye şaşkınlık ve korku içinde panikledi. Ayaz gerçek olamayacak kadar iyi olan Zilan'ın saçmalamasına dayanamayarak: '' Asıl sen ne dediğinin farkında mısın? Kaldır kafanı bak bi etrafına! Senin yaşadığın harikalar diyarına benziyor mu? Çık şu ütopyandan! Bi bak bu topraklara, gerçekten ait olduğun dünyaya. Bak ben sana söyleyeyim olacakları; ya ablan ölecek, ya da seninle beni evlendirecekler. Ya da sonrasını söylemeye dilim bile varmıyor! '' diyerek gözlerinden ateş çıkarcasına konuştu. Ayaz hızını alamamışçasına öylece devam ediyordu: '' Sen bu seçim bana mı ait sanıyorsun? Aklından geçenleri tahmin etmediğimimi sanıyorsun? Dün gece bizim adımıza kararlar aldılar. Ben yıllarca Avrupa görmüş olsam ne yazar(?) köküm buraya ait olduktan sonra(!) bu toprakların çocuğuyum, eğer kader bizden yana olmuyorsa insanların, törelerin çizdiği kadere boyun eğmek zorundayız. Aksi takdirde ölüm! '' dedi. Ayaz'ın sesindeki nefretin yerini çaresizlik almıştı. Zilan'ın korktuğunu bi an fark edip sesini yumuşatarak:''Anla beni Zilan! Senden umutlarını hayallerini, benden de kardeşimi aldılar, eğer sen bu evliliğe karşı çıkarsan seni de öldürecekler! Sen farkında değilsin ama aslında buraya ablanın değil, kendi canını kurtarmaya geldin. Dün gece senin de hükmünü verdiler. Bu işin başka yolu yok! ''dedi. Ayaz en kötüsünü sona saklarcasına son cümlelerini söyledi:''Sen ölünce, ablan ölünce bitecek mi? O konağa bir kurban girecek. Bunun intikamını almadan bu işin peşini bırakırlar mı sanıyorsun! Soykanlar' dan bir kız Hekimhanlı olacak yoksa Gülizar bile bu bedelden payına düşeni ödeyecek.'' deyip Zilan'ın yüreğini daha da dağladı.

ZOR AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin