''Sen sar yaramı, izi kalsın..''
Aradan bir hafta geçmişti. Zilan ve Ayaz'ın oynadığı evcilik oyununun, Ayaz'ın kendini affetmeye çalışmasının ve Zilan'a doğru giden yollarda azimle yürümesinin üzerinden tam bir hafta geçmişti. Zilan'ın, pansumanda anlık yanan canının haricinde hiçbir ağrısı yoktu. Elinin yanığı bariz bir şekilde geçmiş, Ayaz gözünden yaş akmaması için her türlü özveriyi gösteriyor, bunu da fazlasıyla Zilan'a hissettiriyordu. Aynı yatağı paylaşmalarına rağmen, o geceden sonra hiçbir şekilde birliktelik yaşamamış olsalar da onlar birbirine eş olmuşlardı. Kalp yolu diye anılan bu yolda giden en naif yolculardı. Artık bu yol ikisine aitti. Birbirlerinin ellerini tutmasalar da yüreklerinden tutup adım attıkları bu yol ikisinindi..
Zilan şaşkın şaşkın aynaya bakıyordu, ela gözleri ağlamaktan yeşile dönmemiş, içinde adlandıramadığı korkusuzluk, şaşırılacak şekilde hızla iyileşen bedeni ve yüreğinde sadece ailesine olan özlemin acısı vardı. Genç kadın şaşkınlıklar içinde kendisini izlemeye başladı. Bu kendisi miydi? Neden korkmuyordu? Korku elli günlük bir sürede bağışıklık mı yapmıştı yoksa bunlar fırtına öncesi sessizliğin habercisi miydi? Tüm bunları düşünmeye çalışsa da içinde yeşermeye çalışan umut ise korkularına yer vermiyordu. İçindeki gelgitlerle kendisini izlemeye dalan Zilan, Ayaz'ın:
''Zilan, hadi ama daha hazırlanmamışsın, bak yer bulamayacağız sonra.'' diye seslenmesiyle elindeki parfüm şişesini düşürdü. Zilan'ın şişeyi düşürdüğünü gören Ayaz bir an panikleyerek:
''Sakın! Sakın dokunma! '' diye bağırdı. Ayaz'ın bağırmasından bir anda ürken Zilan korkarak geriye doğru adım attı. Ayaz Zilan'ın kırdığı şişeyi toplarken, Zilan yardım etmek için eğilince, Ayaz:
''Zilan, ben sana ne dedim? Zaten elin ve parmakların yeni iyileşiyor, bir kere daha canın yanmasın, ben hemen toplarım çıkarız.'' diye konuşurken bir anlık dikkatsizliğiyle cam parçası elini kesti. Ayaz'ın elinden fışkıran kanı gören Zilan panikleyerek:
''Be bebe benim yüzümden oldu. Ço ço çok özür dilerim.'' diye gözleri dolu bir şekilde konuşmaya çalışırken, Ayaz yumuşak bir ses tonuyla:
''Senin ne suçun var ki? Hepsi benim dikkatsizliğimden.'' dedi. Zilan:
''Ama'' diye konuşmaya çalışırken, Ayaz sözünü kesip:
''Ama mı? Hala kendini mi suçluyorsun bakayım sen? '' dedi. Gülümseyip sol elini göstererek: ''Hala sağlam, hadi çekil de hemen toplayayım, değilse geç kalacağız. Zilan, e hadii.'' dedi. Ayaz'ın işaret parmağından akan kana kendini kaptıran Zilan bir anda:
''Ayaz!'' dedi.
Ayaz, evlendikleri günden bu yana ilk defa kendisine ismiyle hitap eden Zilan'a gülümseyip:
''Efendim'' dedi. Zilan konuşmakta zorlanarak:
''Parmağın baya derin kesilmiş.'' diyebildi. Ayaz sağlam olan eliyle cam kırıklarını toplarken, Zilan bir anda Ayaz'ın elini tutup:
''Ayaz, parmağını pansuman yapmamız lazım, mikrop kapacak değilse'' diye konuşurken bir anda ağlamaya başlayarak: ''Çok derin, hatta dikiş atılması lazım.'' dedi. Zilan'ın ağlayışı karşısında duygulanan Ayaz hemen kendini toplayıp:
''Ben sana bir daha ağlamayacaksın demedim mi?'' dedi. Zilan yutkunarak:
''Ama benim yüzümden oldu, eğer ben biraz daha dikkatli olsaydım bu şişe kırılmayacaktı. O zaman senin de elin kesilmeyecekti.'' dedi. Ayaz:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR AŞK
Fiksi Umum'' Asıl sen ne dediğinin farkında mısın? Kaldır kafanı bak bi etrafına! Senin yaşadığın harikalar diyarına benziyor mu? Çık şu ütopyandan! Bi bak bu topraklara, gerçekten ait olduğun dünyaya. Bak ben sana söyleyeyim olacakları ; ya ablan ölecek, ya...