Multi: Mert
Şaşkınca bakarken Ateş içeri girdi. Havayı gerginlik sararken gelip Yağmur'un yanağını öptü.
"Yoruldun mu? İstersen biraz yemek ye, aşağıda olması gerekiyor" dediğinde Ateş ve Yağmur'a baktım.
Gözlerim ikisinin arasında mekik dokurken aradaki benzerlik apaçık ortadaydı.
Tek aklımın almadığı şey, "Soyad?" dediğimde Yağmur omuz silkti. "Aslında soyadımız Yılan ama fazla dikkat çekmemek için değiştirdik" dediğinde peki der gibi başımı salladım.
"Kızdın değil mi? Söyleyecektim ama zamanı değildi" dediğinde zil çaldı.
"Yemek!" dedi Burçak ve kapıyı açtı. "İyiki fazladan söylemişsin Sude" dedi ve paketleri içeri aldı.
Ben daha ne olduğunu anlamadan kocaman masa hazırdı, saat sabahın körü olmasına rağmen makarna yememiz de başka bir durumdu.
Açtım ve yedim, hepsini yedim, manyak gibi yedim. Bu kadar yemezdim hatta biraz bırakırdım ama bu sefer öyle olmadı.
Masa sessizdi, konuşmakta gereksiz olurdu zaten.
Çoğunun gözleri bana bakıyordu, haklı olarak. Bende olsam bende bakardım.
'Bu kızın burada ne işi var? Ne alaka yani?'
Yemekler bitince Deniz ayağa kalktı, "Toplayalım" dediğinde bende ayağa kalkmıştım ki Ateş'in eli beni durdurdu.
"Yapmana gerek yok, toplarlar" dediğinde kaşlarımı çattım, "He oturayım, aynen" dedim ve birkaç tabak alıp mutfak denilen yere götürdüm.
Arkamda sessiz ortam oluştu, sessizdi ama gergin hale gelmişti.
*
Ateş abinin bir şeyler yapmasını bekliyordum, ne bileyim masayı kırmalar falan ama onun yerine arkasından bakıp gülümsedi.
Gülümsedi! Şaşkınca Gürkan'a bakarken o da bana bakmıştı, yüzündeki şaşkınlık benimkiyle aynıydı.
"Çığlık atan adama benzedik" dediğinde kıkırdadım ve hafifçe omzuna vurdum.
Her şeyi toparlayıp masayı temizledik. "Deniz, bu akşam kalsan lütfen!" dedi Gürkan. Ona 'iyi misin?' bakışımı attım.
"Gelirken aslan sütü mü içtin ne yaptın?" dediğimde hiç şansı olmadığını anladı, saçlarını karıştırdım.
"Belki bir gün" dedim ve ona gülümsedim.
*
Yemek güzeldi, hala neden yediğim hakkında bir fikrim yoktu, normalde başkasının ısmarladığını şeyi yemek istemem ama değişiyormuşum gibi geliyor.
Birkaç saat sonra kızlar gitti 'Evleri ve aileleri' vardı tabi. Yarın okulda görüşürüz dediğinde Ateş e çevirdim bakışlarımı, o da zaten bana bakıyordu.
"Kızlar iyi değil mi? Herhangi bir şey olursa bana söyle" dediğinde bakışlarımı camdan dahi ayırmıyordum.
Manzaraya bakıyordum sadece, bir anda kolumdan tuttu ve kendisine çevirdi.
Gözleri sinirden siyaha dönmüştü.
Korkudan ağzımı açmadım, gözlerini kapattı ve sakinleşmeye çalıştı.
"Bak Beste, ben sabırlı bir adam değilim ve hiç olmadım. Eğer sana bir şey söylüyorsam bana cevap vereceksin, anlaşıldı mı?" dediğinde gözlerimi kıstım.
"Beni kaçırıp sonrada kural koyman çok güzel oldu"
Dişlerini gıcırdattı, ellerimi tuttu ve onları sıktı, sıktığının farkında değildi.
"Canımı acıtıyorsun" dedim ve ellerimi çekmeye çalıştım, o ise hemen bıraktı.
Derin bir nefes aldı. "Elimden geldiğince kızmamaya çalışacağım ama beni sinirlendirecek hiçbir şey yapma. Ondan sonra olanlar benden değil" Gözleri kızarıktı ve yorgun bakıyordu.
Tehdit mi ediyordu yoksa uyarıyor muydu anlamadım ama o sırada telefonu çaldı.
*
"Halledildi mi?" dedi Ateş Emreye bakarken. Emre soğukkanlılıkla başını salladı ve fotoğrafı Ateş'e gösterdi.
"Dediğin gibi parayı görünce hemen döndüler. Morg ve başkomiser ile anlaştım, morg daha cesedi çürümemiş kızı Beste gibi gösterecek ve poliste kötü durumu ablası ve abisine haber verecek" dedi.
Ateş dudaklarını kıvırdı, "Güzel, İşi halletmezler ise onları kendim hallederim" dedi. Emre başını salladı.
"Beste ile hiçbir iletişim kurmayacaklarından emin ol. Onu aramayacaklardan, şimdi geri git ve onları izle. Büyük ihtimal yokluğumu fark edecekler, ne demen gerekiyorsa de" dedi Ateş, Emre başını tekrardan sallayıp gitti.
Ateş ise kendine hakim olamıyordu, "Benim" dedi sadece. Bu kelime bile vücudunu öyle bir heyecana kaptırıyordu ki bu hissi sevdi. Onu sevdi, damarlarındaki adrenali sevdi.
*
"Abi her şey halledildi" dediğini duydum Ateş'in telefonundan. Ateş birkaç şey söyleyip telefonu kapattı.
Bakışlarını bana çevirince gerildim.
"Bu akşam iyi uyu, yarın okulun var. Orada hiçbir sorun istemiyorum... Özellikle erkeklerle muhatap olmanı veya göz göze gelmeni... Ve eğer kaçmaya dair en küçük bir hareket gösterirsen canını yakarım" dedi.
'Canını yakarım' sözleri beni o kadar korkutuyordu ki içinde olduğum durumu unutuyordum.
Gözlerimi kapadım, tek inandığım bir şey vardı.
"Abim seni bulduğunda asıl senin canın yanacak!" dediğimde kolumdan tuttu ve beni kendisine çekti.
O kadar anidi ki yere düşecektim.
"Bir daha-" dedi ve gözlerimin içine baktı, "Beni tehdit etme! Senin canını yaktığım zaman benim de canım yanar, hareketlerine ve sözlerine dikkat et" dedi.
Kolumu çekmeye çalıştım, beni zorlamadı.
"Sadece küçük bir soru sormak istiyorum" dedim. Hafifçe başını salladı. "Niye ablam? Niye onun canını yaktın?" dedim gözlerim dolmaya başlarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benden Kaçamazsın!
Teen Fiction"Benden uzak dur... lütfen!" dedim ağlamaklı sesimle. Dudaklarındaki acı gülümsemem içimi burktu. Ama ondan korktuğum fikrini değiştirmiyordu. "Senden uzak durmak mı? Denemedim mi zannediyorsun?" dedi sert bir sesle. Gözlerinde acı vardı, bunu göre...