Bölüm 52

181K 7.4K 3.9K
                                    

Yatakta yan dönüp esnedim. Ağzıma ayı girecek kadar esnediğimi fark edince ağzımı hızlıca kapatmaya çalıştım.

"Boğazını gördüm" dedi Ateş uykulu bir sesle.

Gözlerim kocaman açıldı, bakışlarımı yan tarafımda yatan adama çevirdim.

Uykulu gözleriyle bana bakıyordu, saçları dağılmıştı fakat yüzünde güzel bir gülümsemesi vardı.

Kızardım ve utanarak başımı yastığa gömdüm, "Niye her defasında rezil oluyorum?" diye mırıldandım. Güldü. Kendimi daha da yatağa bastırırken beni kendisine çekti ve nefes alabilmemi sağladı.

Eğer kaldırmasaydı herhalde boğulacak kadar gerizekalıydım.

"Yanağın nasıl?" dedi ve beni kendisine döndürdü. Gözlerimi kapatıp yanağımın acısını kontrol ettim. "Geçti" dedim yalan söyleyerek.

Ablam nasıl vurduysa iki gündür hala acıyordu ve bu beni daha da çok üzüyordu. Yanağımda el izi çıktığını gördüğüm zaman saatlerce ağlamıştım. Tabi bunu Ateş'e söylemeyecektim.

Gözlerini kıstı ve yanağımı inceledi.

"Neden yalan söylüyorsun?" dedi sert bir sesle. Sert sesi titrememe neden oldu, yutkundum ve bakışlarımı onun dışında her yerde gezdirdim.

"Yal-yalan söylemedim, acımıyor" dediğimde derin bir nefes aldı ve beni yana kaydırdı. Üzgünce iç çektim, yataktan kalkışını izlerken benimde canımın acıdığını fark ettim.

Sadece yanağım değil, ablamın sözleri de canımı yakmıştı.

Bu sürtüğün burada ne işi var?

O kadar ağır bir sözdü ki aslında, insanlara kavga sırasında söylenen küçük bir söz gibiydi ama anlamını düşündükçe daha da kahroluyordum.

Gözlerimdeki yaşları engellemeye çalışırken Ateş'in banyoya girdiğini gördüm. Dolabı açıp içinden birkaç malzeme aldıktan sonra yanıma geldi.

Malzemeleri yatağa koyarken bana bakmamıştı, merhemi kutusundan çıkardığında göz göze geldik.

"O kadar mı çok acıyor?" dedi sıkıntı dolu sesiyle. Başımı iki yana salladım, "O değil" dedim ve dudaklarımı ısırdım.

Belki göz yaşlarımı durdurur diye.

"Ablan mı?" dedi, şefkatli konuşuyordu. Bu sesi ile ağlama isteğim arttı ve dayanamadım. Ağlamaya başladığımda beni kendisine çekti.

Saçlarımı öperken beni sakinleştirircesine saçlarımı da okşuyordu. Ona sımsıkı sarıldım ve hıçkırıklarımı sonlandırmaya çalıştım.

Uzun bir süre sarıldıktan sonra hıçkırıklarım durmuştu, gözlerimdeki yaşlar kurumuştu. Gözlerimin altı yanıyordu.

Ondan ayrıldım.

"Ben sürtük müyüm?" dedim kuru bir sesle, kendimi ruhen çökmüş gibi hissediyordum.

Kaşlarını çattı ve yumruklarını sıktı. "Bunu kim söyledi sana?" Bu sorusuna cevap vermedim, o anlamıştı kim olduğunu.

Hızla çekmecenin üzerindeki telefonunu aldı. Birkaç numaraya tuşlarken bakışlarını benden dahi ayırmıyordu.

Karşı taraftaki sesi duydum.

"Efendim abi?"

"Bana Yaren Görgün'ü buluyorsun, derhal!" diye sert bir şekilde konuştu. Karşı tarafı dinlemeden kapatınca yutkunup başımı iki yana salladım.

Benden Kaçamazsın!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin