Şu dövme mükemmel değil mi *-*
Bardaki gürültü görüşümü buğulaştırırken ellerinde gördüğüm yüzükle az daha bayılacaktım. Bana göstereceği şey bu muydu?
"Be-ben-" ne diyeceğimi bilemiyordum, hafifçe gülüşü kulağıma geldi.
"Bunu düşünmene izin vereceğim, akıllıca bir seçim yapabileceğini biliyorum" dedi ve enseme minik bir öpücük kondurdu.
Titredim ve gözlerimi kapattım, dudakları hala oradaydı ve ben yanıyordum. Kendimden ölesiye nefrete ediyordum.
Ablamı nasıl bir anda unutabilmiştim böyle? Hiçbir şey yaşanmamış gibi...
Hafifçe kıpırdandım, benden ayrıldı. Arkamda olduğunu hissedbiliyordum ama ona bakmak yerine iğrenç manzaraya odaklanmıştım.
Burası hayvanat bahçesi gibiydi, insanların vahşi yanlarını ortaya koyduğu bir yerdi.
Bunu daha fazla izlemek istemiyordum. Yavaşça ona döndüm.
Elindekini hala tutuyordu, bakışlarını bana çevirdi ve elindekini bana uzattı. "Kararını verdiğin zaman bunu takmanı istiyorum"
Aldım ve minik çantama yerleştirdim.
Kendisini merdivenin demirliklerine yasladı ve etrafına bakındı. Bir aslan gibi çevresini süzüyordu, her yer onunmuş gibi davranıyordu. Her şeye sahipti.
Gözlerini yavaşça bana çevirdi, gözlerini kısıp beni süzmeye başladı. O kadar çok incelemişti ki bakışlarımı ondan çektim.
"Burayı mı gösterecektin?" diye sordum az önceki olay hiç yaşanmamış gibi. Bunu fark etmişti, konuyu değiştirmeye çalışıyordum.
"Aslında çok daha farklı bir şey gösterecektim ama bunu sana yapamam. Aklımı alt üst ettin" dedi. Yüzünde hiçbir mimik dahi oynamazken onu anlamak zordu.
Yutkundum ve başımla onu onayladım.
Uzun bir sessizlikten sonra konuştum,
"Eve gidebilir miyim?" dedim sakince. Dudaklarını yukarı kıvırdı ve elimi tuttu. "O kadar çabuk değil" dedi ve beni merdivenlere götürdü.
İstemesemde yukarı çıktım ama pişman olmadım. Burası daha sessizdi, az insan vardı.
Birkaç masa vardı, hepsinin üstünde kartlar ve yuvarlak taşlar. Ne yapmaya çalışıyorlardı diye soramadan birisi bağırdı.
"Hile yapıyorsun!" dedi. Adamın sesi o kadar boğuktu ki şaşkınca oraya baktım.
Kumral saçlı adam bağımıştı, onun önündeki adam omuz silkti. "Hileyi bence senin baban yapmış. Burada hakkıyla kazandım ben. Hadi yallah şimdi" dedi ve öndeki tüm yuvarlak taşları aldı.
Bunun Gürkan olduğunu görünce şaşkınlıkla onu izledim.
Adam kaybetmiş bir şekilde orayı terk ederken Gürkan arkasını döndü. Bizi görünce selam verdi. Ateşte selam verirken beni bir masaya götürdü.
Oturduğumuzda etrafa baktım.
Herkese yukarıdan bakıyordum sanki, şaşkınlıkla herkesi izlerken her detayı görebiliyordum.
"Beğendin mi?" diye sordu merakla, sanki evet demem için yalvaracaktı. Bakışlarımı ona çevirmeden başımı salladım.
"Burası daha güzel" dedim sakince. Dediğim hoşuna gitmişti, beni kolunun altına aldı.
Uzun bir sessizlikten sonra merakla sordum. "Mert nerede? Burçak merak ediyordu-" Bakışlarımı ona çevirdim.
Gerildi ve gözlerini gözlerime dikti, bu kadar sinirleneceğini bilmiyordum ama ürperdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benden Kaçamazsın!
Teen Fiction"Benden uzak dur... lütfen!" dedim ağlamaklı sesimle. Dudaklarındaki acı gülümsemem içimi burktu. Ama ondan korktuğum fikrini değiştirmiyordu. "Senden uzak durmak mı? Denemedim mi zannediyorsun?" dedi sert bir sesle. Gözlerinde acı vardı, bunu göre...