Uzun bir süreden sonra geri döndüm :d şaka maka hepinizi çok özledim. Diğer hikayeler haftada 1 bölüm yayinlarken ben 1 haftalik izne ayriliyorum asdfg. Çok özlüyorum napıyım. Çok sefiyorum sizi turşucanlar :* Vote ve yorum yapmayı unutmayın!
#filistin
#gazzekanagliyor
#kalbimizseninefilistinAha şimdi boku yedim! O bir çift göz benim henüz ayrilamadigim sevgilime aitti. Tunç ise en az benim kadar korkmus gözlerle Barış'a bakıyordu. Yaklaştı... Yaklaştı... Yaklaştı... Vee masanın başına geliverdi! Ne hoş sürpriz ama! "Burda olduğunu bilmiyordum." dedi bana öldürücü bakışlar atan Barış. Tabii bilmiyordun! Sana söylemedim kii! "Senin ne işin var?" dedim yarım yamalak. "O soruyu bende sana soruyorum. Işim var demiştin?" haklısın desem geçmez! Napicam ben?! "E-evet. Işim vardı. Tu-Tunc'la buluşacakt-tık." bir kere de kekeleme be kızım! "Bana neden söylemedin?! Işim var deyip çıkıyorsun ve hem en yakın arkadaşının sevgisini ayartiyorsun, hemde beni kekliyorsun. Bari söyleseydin?! Neden duygularımla oynuyorsun?! 1 ben 2 Arda. Daha kaç kere aldaticaksin beni?! Işin varmış..! Neden böyle yapıyorsun Berfin?! Seni farklı sanmıştım ben! Diğer sürrüklerlerden farklısin sanmıştım! Ama çok yanilmisim! Bana nasıl yaparsın Berfin? Ben seni çok sevmiştim. Ama sen kalkıp en yakininla cikiyorsun! Bravo! Hayatınızda başarılar!" sesi bir duygulanip bir catiyordu. Gözleri dolmuştu. Geriye dönüp hızlı adımlarla kafeden çıktı. Bütün gözle üzerimdeydi. Doğal olarak. Ama bana nasıl sürtük derdi? Barış bunu nasıl derdi? Tunç'la birlikte olduğumu nasıl düşünebilirdi? Tamam Arda'yı geçtim. Tunç ya Tunç! Ayça'ya böyle bir şey nasıl yapardım? Barış inanamıyorum! Tunç'a baktığımda ise gözleri kocaman açılmış bana bakıyordu. "Böyle birşeyi nasıl düşünür?" oturup ellerimi yüzümde gezdirdim. "Koca bir salak." Kafamı kaldırdığımda hala herkes bize bakıyordu. "Ne bakıyorsunuz?! Önünüze dönsenize!" diye bağırmaktan kendımı alamadım. Tunç kolumdan tutup otturtu "Sakin ol." "Bana sürtük dedi düşünebiliyor musun? Sürtük!" Belkide haklıydı? Ben koca bir sürtüktüm? "Saçmalama! Sen sürtük felan değişlsiz o gerizekalı!" yine mi sesli düşünmüştüm?! "Iıı... Sesli mi düşündüm?" "Biraz fazla sesli." şimdi napıcam yia ben? Montumu giyip çantamı aldım. "Ben gidiyorum." Tunç hemen ayaklandı. "Nereye? Dur bende geliyorum." dedi ve o da montunu aldı. Tunç ödemeyi yapıp çıktık. Barış çoktan gitmişti. Biz de geldiğimiz yolun tersine doğru yürümeye başladık. "Ee ne zaman başlıyoruz süprize?" Ah be Tunç! "Tunnçç!" dedim kızarak. "Şaka şaka." dedi dülerek. Ha ha çok komik (!) "Şakalar güldür-" derken sözümü kesen bir şey oldu. O annem değil miydi? Yanındaki adam da kim? Annem ve bir adam önünden geçtiğimiz lüks bir restorantta yemek yiyorlardi. Adam annemin elini... Yolun ortasında durmuş öylece bakıyordum. Tunç durduğumu fark etmeden yürüyordu. Arkasına dönüp "Hadisene?" durmaya devam ettiğimi görünce yaklaştı. "Berfin bir şey mi oldu?" nasıl yani? Daha yeni gelmiştik ve o adamla..? Bu gördüklerim rüya mi? Eğer rüyaysa karabasan mi bastı rüyami? "Berfin beni tedirgin ediyorsun?" acaba içeri girmeli miydim yoksa akşama kadar beklemeli miydim? Ah unut gitsin! Hızlı adımlarla restoranta girdim ve annemlerin masasına yöneldim. "Daha buraya yeni geldik ve sen bir piç mi buldun? Bravo! Gerçekten harikasiniz!" annem aniden bana döndü ve gözleri kocaman açıldı. Ayağa kalkıp "Berfin?!" evet! Berfin! "Demek bu piç için beni sokaklarda bıraktın! Sırf ikiniz doya doya vakit geçirmek için! Anne beni unuttun mu?!" bu...Bu cidden benim annem miydi? "Ne sokağı?" "Konuyu değiştirme!" annem ellerini masaya vurup "Berfin yeter!" "Ne yeter ha? ne yeter?!" durmadan devam ettim "Gerçekler mi?! Senden nefret ediyorum!" avazim çıktığı kadar bağırıyordum. Gözyaşlarım da öyle. Bu arada herkes bize bakıyordu. Piç adam eliyle bir işaret yaptı. Dayanamayip şu dolu bardağı kafasından aşıya döktüm. "Hay bn senin!" "Berfin ne bu ne saygısızlık?!" demesiyle birlikte kollarimin iri yarı adamlarla tutulduğunu gördüm. Tunç da farksız sayılmazdi. "Noldu koruma mi çağırdin?! Noldu milyarlık takımın mi islandi?!" derken kollarim daha sıkıldı ve ayaklarım yerden kesildi. Iki dev Adam beni kollarımdan tutup dışarıya attılar ve annem bir şey yapmadı! Tunç da üzerime düşmüştü. Ittirip başımın değdiği çöp torbalarina yaslandim. Biliyorum iğrenç bir durum ama umrumda değil. Delice ağlıyordum. Hickiriklarim beni yanlız bırakmıyordu. Tunç ellerini bana sarinca başımı onun omzuna yasladim. O beni sakinlestirmeye çalıştıkça ben daha da şiddetleniyordum.
1 Saat Sonra...;
Durağa doğru yürüyorduk. "Istersen bugün bende kalabilirsin?" canım bu çocuk ya. "Yok teşekkürler. Ama gece dışarıya çıkalım? Hem planı hazırlariz. O zamana kadar evde düşünürüm. Hem kafamiz dağılır?" "Iyi fikir. Tamam o zaman saat 8'de alırım seni." durağa gelmiştik ve benim binecegim otobüs kalkmak üzereydi. "Tamam hadi görüşürüz." dedim hızla ve koşmaya başladım. Neyseki otobüsü yakalanmıştım. Binip akbili bastım ve boş yer olmadığından ayak durdum. Bugün tam anlamıyla boktu. Hayatımın lanetli günüydü kesinlikle. Pazar. Hiiii yarın pazartesi! Okul varr! Buluşmayı daha erken saate almalıyız. Saat şuan 6'ya geliyor. 2 saatim var. 10-11 gibi gelirim eve. Heh! Nerde kalmıştık? Hı tamam günümden bahsediyorum! Bir günde sürtük olmuştum. Ve annem... Babamı nasıl bu kadar erken unutabilmisti? Yani sonuçta daha 15 yıl geçmişti...Ben bile her gece o fotoğrafla yatıyordum. O ise benim bir piç tarafından restorandan çöplüğe atılmama göz yummuştu. Ya 17 yıldır ben onun kızıyım sonuçta! Boru mu?! Doğukan'in sesini duymaya ihtiyacım var. Sıkış tepis giden otobüste zar zor telefonumu çıkarmaya başarmıştım. Tam Dodomm'u arayacakken Berkont Askooomm aradı. Elim direkmen Aç tuşuna gitti ve biriciğimin sesini sonunda duymuştum. "Caniimm"
"Askoomm"
"Nasılsın bitanesi"
"Hiç iyi değilim Berkcan"
"Noldu?!"
"Ya şuan müsait değilim canım sonra konuşalım."
"Tamam güzelim görüşürüz."
"Öptüm çook. Çocuklara selam söyle"
"Tamam söylerim."
Dıt Dıt Dıt...Telefonu çantama koyacakken koluma çarpan gerizekalı yüzünden düşürmüştüm. "Dikkat etsene ya" diye çıkıştim. Çocuğun bir şey demesine fırsat vermeden eğilip telefonumu aldım ki ani frenle telefon elimden gitti. Sondan başa kaydı... kaydı... Otobüsün içinde emekleyerek telefonuma uzandim. Telefon kapının eşiğinde durdu. Tam yakaladım senii derken kapı açıldı ve telefon aşağıya düştü. Tam inmek için doğrulmuştum ki kapılar kapandı ve harekete geçtik. Cama yapisip vurarak "Durdurun şunu! Duruun! Iniceem duruun!" diye bağırdim ama nafile... Bazı yolcular bana şaşkınlıkla bakıyor, bazıları ise ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Şoförün yanına demirlere tutuna tutuna gittim. "Durdurun otobüsü!" sesim çatallaşmıştı. "Üzgünüm hanfendi. Şimdiki durakta inebilirsinz." gerizekalı! "Ya telefonum düştü diyorum! Indirin!" "Zorluk çıkarmayın lütfen. Sistem bu kusura bakmayın." "Seninde sisteminde..." diyerek arka kapıya geldim. Kafamı demire yaslayarak durağa gelmemizi bekledim. Bir dakika sonra ise inmiştim. Tabii otobüse bir tekme atmadan iner miyim hiç? Koşarak bir önceki durağa geldim. Telefonum düştüğü yerde değildi. Az ilerde telefonumu tutmuş bir adam vardı. Hızla yanına gittim. Adamın yüzüne bakmadan telefonu aldım. "O benim." ve yüzüne baktığımda ikimizde oldukça şaşkındik. Dünya ne kadar küçük!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Popüler Değişim
Teen FictionHarika bi kolejde burs kazanmamla Istanbul'a gitmem bir oldu. Hayatım tamamiyle değişmisti. Ve ben başka bi hayatta başka bi kızdım. (Hikaye adını "Tercih"den "Popüler Değişim" olarak değiştirilmiştir.)