Eski Sevgili Mi?!?!

2.2K 89 0
                                    

(MutliMedya: Miray.)

Bölüm Şarkısı:

Paramore - In The Mourning

Arda belimden tutarak beni arabaya kadar götürmüştü. Ön koltuğa Batuhan oturunca bende hayliyle arka koltuğa oturdum. Hoş, ön koltuğa karşı bir ilgim yok.

Arabanın ısıtıcısı çalışınca pek rahatladım. Ayaklarım acıyordu. Hani Demi Lovato, Skyscraper şarkısının klibinde camların üzerinde yürümüştü ya. Benim kat be kat fazlasıydı işte.

"Nasılsın?" dediğinde Arda; sohbetlerde geçen "Nasılsın?" değilde, bir ağrı sıkıntın anlamında "Nasılsın?" kast ettiğini anlamam çok uzun sürmedi. "Ayaklarım," devam ettim. "Üşüyorum. Ve başım dönüyor." dedim. Arda birşey demeyince "Eve gidip bir duş alayım, birşeyim kalmaz. Erkenden yatarım." dedim.

Hayır, Arda'ya olan öfkem dinmemişti. Elbet acısını çıkartacak, ödetecektim ona. Ama şimdi değil. Ne zaman bakımdan ne yer bakımından ne de durum bakımından uygun değildi.

Botlarımı çıkarıp, Batu'nun torpido gözünden verdiği ıslak mendille sildim. Artık rahatsız değildim ama yine de kendimi kirli hissediyorum. Sanki çöpe düşüp üzerine de suya düşmüşüm gibi. Çamurlu suya!

Camı açıp mendili dışarı attım. Napıyım? Şimdi tutacak değilim. Ha, başka zaman olsa hadi eyvallah.

Kirli mendili atınca camı kapatmamıştım. Aksine, rüzgarın ve soğuğun yüzüme çarpmasına izin vermiştim. Bu iyi geliyordu. Gözlerimi kapatıp saçlarımın geriye uçuşunu hissettim. "Berfin camı kapat, üşeyeceksin." dedi Batu arkaya dönerek. "Üşüyorum zaten" demek yerine laf dalaşına girmemek için camı kapattım. Hiç kaldıracak değilim.

Evin önüne gelince indim. Botlarımı elime alıp ayaklarımın taşlara basmasına izin verdim. "Berfin giysene ayakkabını." dedi Batuhan. "Hayır," deyip içeri girdim. Kapı kilitli değildi. Kapıyı açıp içeri girdim. Banyoya çıkıp küveti hazırladım. Kapıyı kilitleyip soyundum. Jakuzi suyla dolarken içine köpük kattım.

Bir kaç dakika sonra bedenimi sıcak suya teslim etmiştim. Bir an önce bugünün bitmesini istiyordum. Arda'yla bu konuyu konuşmayacaktım. Kaldıramazdım artık. Neden bilmiyorum ama üzerime bir yük düşmüştü. Ruhsal bir yük. Berkcan'ın "Ruhsal yönden çok çöktün be güzelim," sözünü hatırlayıp ona hak verdim. O zaman anlayamasam da şimdi kanıtlarıyla anlıyordum. Omuzlarıma bir yük çökmüştü. Kaldıramayacağım kadar ağır birşeydi. Somut bir yük, omuzlarıma yuva yapmıştı. Baş ucumda duran tezgahın üzerinden sarı çerçeveli aynayı alıp yüzüme baktım. Şuana kadar okuduğum hikayelerde ki karakterlerden farkım yoktu.

Baş parmağımı yüzümde keşfe çıkarak inceledim. Göz altlarımda torbalar vardı. O kadar iğrenç, yorgun, bitkin görünüyordum ki...

Dudaklarım... Heyecanlandığımda soyduğum dudaklarım etini gösteriyordu. Yüzümü buruşturarak aynaya baktım. Kendimi bu kadar çirkin gördüğüm için aynalardan nefret eder olmuştum. Kendimi gördüğüm için aynalar en büyük düşmanım olmuştu.

Kendimi suyun altına batırarak nefesimi dışarı verdim. Bu da köpük çıkmasına neden oldu. Nefessiz kalınca kafamı çıkarıp "Hağ" gibi anlamsız bir ses çıkardım. Saçlarımı geriye atarak köpüklerle oynadım.

Küçükken hep bir küvetimiz olsun isterdim. Böyle köpüklerle oynamak isterdim. Ama leyen benim hep küvetim olmuştu -_-

İç Berfin: Fakirliğin gözü kör olsun .s.s.s

Popüler DeğişimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin