Şarkı.

2.8K 101 2
                                    

Dersler boş olduğundan kantinde rahat rahat çay içiyorduk. Her ne kadar kahve idealim olsa da bir değişiklik yapıp çay içmeye karar verdim ve şuan Barış ile birlikte kantindeydik. "Berfin." utançla deyince Tunç'a baktım "Efendim?" dedim telefondan ona dönerek. "Ben... sana birşey söylemek istiyorum..." dedi. Utanmasina anlam verememeden "Evet?" dedim. "Burda değil, depoya gel. Basketbol sahasının arkasındaki." dedi ve kalktı. "Seni orda bekliyorum." deyip kantinden çıktı. Allah allah? Ne olmuştu acaba? Önemli olmalıydı. Bitmek üzere olan kahvemi dipleyip kantinden çıktım. Duyduğuma göre öğretmenler Filistin için protestoya gitmişlerdi. Arda neredeydi? sorusunu kafamdan atarak basketbol sahasına doğru yürüdüm. Kantin ile arasında oldukça mesafe olduğundan henüz varamamıştım. Merakimdan dolayı hızlı adımlarla ilerliyordum. Ta ki Arda'yla çarpışip yeri boylayana kadar!

Kafamı kaldırdığımda Arda bana eğilmiş, kanayan dizime bakıyordu. O sırada özür dilerim gibi laflarini da esirgememişti. Onu geçiştirip kalkmam için uzattığı eli tuttum ve ayağa kalktım. Dizim kanamasina rağmen acimiyordu, hafif bir yakicilik vardı. Onu da sallayarak Arda'nın arkamda kalan bakışlarını terk edip sahaya girebilmistim Nihayet! Arka bölümde bulunan depo kapısına ilerledim. Derin bir nefes alarak neyle karşılaşacağimi düşünerek kendimi toparladım ve kapıyı açıp içeri girdim. Daha önüme bakmadan kapıyı kapatmıştım ki sert bir şekilde sırt üstü duvara yaslandim. Aciyan belim, dizimden daha beterdi. Bakalım başıma daha ne tür kazalar gelecekti?!

Düşüncelerimden arinip gözlerimi açmaya karar verdim. Son bir şey! Karşılaşacağım göz Arda olabilir miydi? Ne düşünüyorum ben! O pislik herifi düşüncelerimin çöp kutusuna atıp gözlerimi açtım. Fakat beklediğim göz Arda'nın değil, Barış'ındi. "Canımı acittin." dedim boş gözlerle. Oldukça sakindi. "Özür dilerim." dedi ve elleri saçıma gitti. Sacimdan inerek yanağıma geldi. "Barış napıyorsun? Bu  yanlış birşey. Çok yanlış!" dedim yapacağı şeyi geri çevirerek. Istifini bozmadan ellerini geri çekti ve bir elini duvara, sol omzuma yasladi. Diğer eli yanağımdaydi. Bana yaklaşınca göğsünden ittirip "Barış yapma! Istemiyorum! Seni sevmiyorum! Yapma!" dedim fakat Barış bir adım bile gerilememişti. Dudakları dudaklarima kayarken yanağımdan bir yaş suzuldu. Ve bir ses kalbimi cinlatti. "Onu duydun Barış, rahat bırak kızı!" demesiyle bize yaklaşıyordu. Arda. "Ya sen niye karışırsin ki?!" dedi Barış bıkkınlıkla. Kafasını geri çekmişti, yanağımdaki elini de. Fakat duvardaki eli için aynı şeyleri söyleyemezdim. "Bana bak!" diye gürleyince ben bile tırsmıştım. "Baktım?" dedi Barış. Fazla gevşek davranıyordu. O boşta iken fırsat bilip kolunun altından kurtuldum. Depodan çıkarken bir söz kulaklarımi cınlatti. "Bu iş burda bitmedi!" deyip arkamdan gelen Arda'yı umruma getirmeyerek hızlı adımlarla sahadan çıkıyordum. Ve kolum, sert sıkan kolu sayesinde kopacak duruma gelmişti. Arda! "Sesleniyorum cevap versene!" deyip beni sallamaya başladı. "Ne? Ben duymamişim." dedim ve kolumu, bileğinden kurtarmaya çalışarak. "Sağır misin?! Napiyordunuz siz orda?!" dedi. Pardon da o kimdi ki ben ona hesap verecektim? "Seni ilgilendirmez." deyip gözlerimi devirdim. "Ben gelmesem tecavüze uğrayacaktin!" dedi koluma daha çok baskı uygulayarak. Cevap vermeden kolumu tutan bilegine baktım. "Bırak kolumu." dedim dişlerimi sıkarak. Bilegini gevşetmisti fakat bir türlü kurtulamamiştim. "Bırak dedim sana. Bırak!" dedim bu sefer sabrım taşıyordu. Oflayarak gözlerini devirdi ve kolumu sonunda rahat bıraktı. Ben geri çekilip "Ne istiyorsun benden? Beni evden kovan sen değil miydin?! Şimdi niye koruyorsun?! Bu tavırlar da nesi?!" dedim. Dışım patlarken içim huzura kavuşmuştu. Cevap vermeden beni öylece dinliyordu. "Senin sorunun ne biliyor musun?! Ben!" derken yanlış anlamayın. Ben. Yani beni üzüyor, kırıyor ve birden meleğe dönüşüyordu. Iste onun sorunu bendim. "Bitti mi?" diye sordu bıkkınlıkla. "Hayır. Hayır ve Hayır! Asla bitmeyecek! " deyip Arda'yı sahada bırakıp çıktım. Hırslı bir kızdım ve hırs kalbimde ki en delice şeydi. Cesaretten sonra. Hızlı ve sinirli adımlarla bahçeye çıktım. Temiz hava almak iyi olacaktı. Dışarıya çıktığımda boş bir masa gözüme kestirmistim bile. Bu sefer yavaş adımlarla masaya ilerliyordum. Masaya vardığimda direk kıçımı tahtaya koydum. Kasım sonlarına rağmen fazla soğuk değildi. Aslında hava çok dengesizdi. Arda gibi, Barış gibi. Bir açıp, bir soğuyordu. Kafamı gökyüzüne kaldırıp mavi gökyüzünde, şekil almış pamuk görünümlü beyaz bulutlara baktım. Öyle güzeldi kı... Gökyüzü beni herzaman, ne olursa olsun rahatlatmişti. Hele o mavisi yok mu. Harika. Derince nefes alıp verdim. Uyku bastırıyordu. Kafamı masaya koyup, gözlerim kararınca bir şey düşünmek zor olmuştu.

Popüler DeğişimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin