14. Bölüm: "Yabancı."

6.9K 230 21
                                    

Kyla'nın görüşünden;

Avuç içlerimin neden terlediğini inanın bende bilmiyordum. Alt tarafı Andrea öğle molasında beraber yemek yemek istedi ve bende kabul ettim!

Şuan da da, kafeteryanın en iyi köşesinde oturmuş onu bekliyordum. Heyecanlı mıydım? Eh, biraz.

''İyi yer seçmişsin.'' Duyduğum sesin sahibini saniyeler sonra karşımda görünce öylece kalakaldım. Benden ne tepki bekliyorsunuz ki? Ergen kızlar gibi sesini duyduğumda yerimden sıçrayacak ve ona hayran hayran bakacak mıydım? Vücudumun verdiği tepkiye bakılırsa öyle değildi. Sadece yüzüne bakıyordum. Dümdüz. Tepkisiz. Normal bir şekilde işte.

''B-beğendiğine sevindim.'' Dedim. Siktir ya, kekelemem gerekiyordu. Şimdi ondan etkilendiğimi falan sanacaktı.

Onunla tanıştığından beri saatleri sayan kimdi peki? Etkilenmiyormuşmuş.

Bilinçaltıma ters ters baktım. Defol tamam mı? Yalnız kalmam lazım. Sen olunca kendim gibi davranamıyorum ben. Siktir şimdi!

Eh, her genç kız iç sesimle cebelleşiyordum bende.

İster istemez Andrea'yı süzdüm.

Tamam sarışın bir tipi vardı, gözleri de güzel olabilir, futbol çalışmaları sırasında tişörtünü çıkardığı zaman kusursuz karın kaslarını falan da biliyorum. Ama bunlar benim gibi bir kızı etkilemeye yetmezdi. Destiny, Jess ve ben diğer kızlar gibi değildik. Bizim erkeklerde aradığımız şeyler farklıydı.

Zaten koskoca şehirde benim gibi birini bulamayacağımı düşünmüştüm. Ta ki, Destiny ve Jessica ile karşılaşana kadar. Her neyse.

Birden Andrea'nın yüzündeki gülümseme genişlediğinde onu dikizlediğimi anladığını fark ettim.

Al işte! Daha başlamadan bitti benim otoritem!

Neyse ki, bir şey demedi ve yemeğini yemeye başladı. Elindeki küçücük tostu – bana göre küçüktü ya da ben her zaman büyük porsiyon mideye indirdiğimden bana öyle geliyordu-  gördüğümde benimde onu izlemeyi bırakıp yemek yemeye çalışmalıydım.

O pizza-tostundan ısırık alırken, bende salatama çatalımı daldırdım. Bana baktığında, benimde ona baktığımı fark edince gülümsedi. Siktir! Sen gülümseme.

Bir çok kızı kıskandıracak bir gülümsemesi vardı.

''Ne var?'' dedi lokmasını çiğnerken. Hala gülümsüyordu.

Tamam, şu ana kadar, ağzında yemek varken konuşan tiplerden hep nefret etmişimdir ama Anrea'nın bu hali... Bir kez daha siktir!

Düşünmeyi kesip, kendimi sorusuna cevap aramak için beynimi zorladım. O sırada beni izliyordu.

''Sadece pizza-tost mu yiyeceksin yani?''

Cidden, konuyu saptırmakta bir numara olduğumu söylemeliyim. Ve iyi bir noktaya değindiğimi düşünüyordum. Yemek! – Kapayın çenenizi, yemek herkes için iyi bir sohbet konusudur-

''Okul kafeteryasında yemeyi sevmiyorum. Eh, chelsea burn bulunmadığı sürece, evet, bununla idare edeceğim.'' Dedi, dudaklarını büzerek.

Andrea'nın zengin piçi olduğunu biliyordum fakat kafeteryanın o kadar da kötü menüleri yoktu.

Yemek seçiyordu anlaşılan.

''Senin için üzüldüm, Andy.''

Andy mi? Bunu söylemiş miydim sahiden? Lanet olsun. Bu çocuğa kendim hakkında çok yanlış bir görüntü veriyordum. Sözde böyle olmayacaktı. Ne zaman planladığım bir şey yolunda gitmişti ki zaten?

Follower // z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin