37. Bölüm: ''Lisa'nın İntikamı.''

4K 229 60
                                    

Destiny'nin görüşünden,

Minik siyah noktalar.

İlkte başa çıkabileceğimi sansam da, zararsız minik noktaların üzerimde uyguladığı güç beni alt etmişti. Kim birkaç minik noktanın size zarar verebileceğini söyleyebilirdi ki? Yani sonuçta çok küçük ve siyah birkaç nokta. Nasıl sizi hareket edemeyecek şekilde güçsüz bırakabilirdi?

''Ah.'' Ve vücudumda ki bitmek bilmeyen sızılar. Ensemde, kollarımda, bacaklarımda, karnımda kısacası her yerimde.

''Uyanıyor.''

Dilimi ağzımın içinde hareket ettirdiğimde, boğazımda ki kuruluk aniden beni alarma geçirdi. ''Su.'' Diye mırıldandım. ''Lütfen.''

Vücudumda kalan en ufak gücü de gözlerimi aralamak için kullandım. Kafamı kaldırmak için biraz bekledim. Gerçekten bitkin haldeydim.

Karşımda gördüğüm tablo, şaşırılacak türden değildi. Lisa Whitaker ve William McGrow ikilisi beklediğim bir şeydi.

Ve buz tutmuş bir depo.

Kapıda bekleyen üçgen vücut iki adam hariç, Lisa ve William vardı.

''Su,'' dedim tekrar. Önce yapmam gereken bir şey varsa o da boğazımda ki lanet kuruluğu giderecek bir şeydi. Su. William'ın kararsız bir şekilde Lisa'ya bakışının ardından saniyeler geçmişti ki, birden yere eğilip nereden aldığını göremediğim su şişesini bana uzattı. Ellerim bağlı değildi. Aslında...hiçbir şekilde bağlı değildim. Peki, neden bu kadar bitkindim?

''Ne yapıyorsun?!'' Şişeye zorlukla uzandığım sırada Lisa, William'ın ne yaptığını fark etti ve buna engel oldu. Su şişesini aldığı gibi deponun öbür ucuna fırlattı. ''Sen delirdin mi? Susuzluktan ölmesini mi istiyorsun?'' dedi Will aynı sertlikle.

''Henüz ölmesini istemiyorum,'' Lisa'nın gözleri beni buldu. ''Çok yavaş olacak. Acı çekmesi gerekiyor. Tıpkı benim çektiğim gibi.''

''Su,'' dedim ağlamaklı halimle. Ne dediği umrumda değildi. İhtiyacım suydu. Ölecekmiş gibi hissediyordum.

''Öyleyse, bırakta su içsin seni aptal.'' William yeniden eğildi ve başka bir su şişesini aldı. Bu sefer bana uzatmak yerine, beni attıkları köşeye, yanıma geldi. Şişenin kapağını açtı ve başımdan destek vererek suyu içmemi sağladı.

Su haz veriyormuşçasına boğazımdan ılık ılık akarken gözlerimi kapattım. Tanrım.

''Yeter.'' Dedi Lisa. William şişeyi dudaklarımdan çektiğinde gözlerimi açıp ona baktım. Teşekkür eder gibi.

Daha iyiydim. Sanırım. Vücudumda ki sayısız ağrıyı saymazsak iyi durumdaydım.

William kalktı ve üzerini silkeledikten sonra Lisa'nın yanına geçti. Yeniden düşmanım olmuştu.

Boğazımı temizledikten sonra depoya bir göz attım. ''Bu da neyin nesi? Neden buradayım?''

''Belli olmuyor mu, Destiny? Yoksa gerçekten sarışın aptal mısın?''

''Sanırım sende sarışın olduğunu unutuyorsun, Lisa.''

''Doğal sarışın değilim ben. Her neyse,'' Güldü. ''Gerçekten neden geldiğini mi merak ediyorsun?''

Yavaşça kafamı salladım. Kafamı William'a çevirdiğimde ikilemde kalmış gibi bakması beni tedirgin etmişti.

''Etrafına bak, Destiny Carter. Ve bana ne gördüğünü söyle.''

Dediği gibi, etrafıma göz attım. Depo çöplerle ve kısık sesteki fare sesleriyle oldukça ürkütücü gözüküyordu. Ve...o da ne? Onu daha önce gördüğümü sanmıyordum? Ya da suyu içtikten sonra ilk kez sağlıklı bir şekilde etrafıma bakıyordum ve o şey gerçekten de oradaydı?

Follower // z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin