15. Bölüm: "Kurtarıcım."

6.9K 210 6
                                    


Destiny'nin görüşünden;

Bazı zamanlarda, istediğiniz şeyler size yetersiz gelir.

Küçük çocuklar her zaman oyun oynamak ister mesela. Dünyaları basit bir oyun kurmacasından ibarettir.

Ergenler –ah, en çok dalga geçtiğim kısım, neden bilmem belki de ergenken yaptığım onca şeyi şuanda komik bulmamdan kaynaklanıyordur, her neyse- ergenler ise farklıdırlar. Bir yarıları hala çocuk kalmışken diğer yarıları... her insana göre değişir tabii. Mesela ikiye ayırırsak, diğer yarı bakımından, bazıları ilgi alanlarına yönelir. Müzik ile uğraş verenler, dans edenler hatta filmkolik olup çıkanlar bile vardır. Bazıları ise, ki bu en çok karşılaştığım ve dalga geçtiğim kesim, erkek/kız avcılığı oynarlar.

Yetişkinler yaşlarının ilerlediği ve belirlediği olgunluklar çerçevesinde, üniversite hayatı, iş-ev hayali kurarlar. –Bazıları, ki yine en çok rastladığım kesim bu, erkek/kız avcılığına devam ederler.

Yaşlılar... ne zaman öleceğim de kurtulacağım derdinden çok, eskilere dönebilme hayali içerisindedirler.

Şu durumda kendimi hangi kesime koyabilirim ki?

Her insanın içinde bir çocuk vardır ama konumuz kesinlikle bu değil.

Ergen değildim bir kere. Tamam, belirli aralıklarla dinlediğim müzik grupları var ama hiçbir zaman 'ergence' hayallerim olmadı.

Ah, belki Channing Tatum ile evlenme hayali kurmuş olabilirim. Birazcık.

Ama kesinlikle erkek avcısı bir kız olmadım. Tanrıya şükür!

Zaten erken yaşta olgunlaştım da denebilir... Babamın getirdiği sorunlar yetmiyormuş gibi, kız kardeşimin sağlık sorunu – hala kanser demeyi beceremiyorum- ve lanet kulübün yetkilerinin bana geçmesi, beni olduğumdan daha fazla olgunlaştırmıştı.

Ayrıca yetişkin kesimde de değildim.

Elbette, üniversite hayallerim vardı ama kendimi yetişkin görmeye yetecek kadar ayrıntılı planlarım yoktu.

Sanırım ben ortadaydım. Ergen ve yetişkin kesiminin tam ortasında.

''Orta şekerli kahveniz,'' Önüme koyulan ve sıcak olduğu üstünde tüten kesik dumandan anlaşılan, yeşil renkteki kupa bardağa baktım.

Kadın çalışana gülümsedim, ''Teşekkürler.''

Kulübe uğramayalı aylar oluyordu ve haliyle imzalanacak tüm o gereksiz şeylerde birikmişti.

Ve.. sanırım Tessa da yeni çalışanlar işe almıştı. Bazılarını hiç tanımıyordum. Mesela bu minyon yüzlü, kızıl saçlı, orta yaşlı kadını tanımadığım gibi.

Kadın odadan çıkarken, ben de önümde imzalanmayı bekleyen onlarca belgelere döndüm.

Açıkçası okumak için fazla vaktim yoktu. Yarım saat sonra dersim başlıyordu ve o dersten bir sonraki gün sınavım vardı.

''Ah, gelmişsin!'' Tessa'nın nefes nefese olan sesini duyduğumda kafamı kaldırdım ve yapmacık bir şekildeki 'sende hoş geldin,' gülümsememi takındım.

Altın sarısı saçlarını geriye doğru atıp, masanın karşısına oturduğunda, ''Bu belgelerin hepsi önemli mi?'' diye sordum.

Çaresizliğe bürünmüş ses tonum onu gülümsetti. Benim aksime o doğaldı. Sahi, ben de bir gün böyle, gerçekten gülümseyebilecek miydim?

''Bir kaçı dışında önemli olan yok. Gerisini bende halledebilirim. Diğer yetkili imzaları da geçerli olabiliyor.''

Bu beni rahatlatınca, kahvemden bir yudum aldım. ''Önemli olan hangileri?''

Follower // z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin