Zayn'in görüşünden;
Çıkışta Douglas ile arabada, Waliyha'yı beklerken, Lil Wayne'nin sesi, sessizliğimizi yok ediyordu.
''Bir saat sonra William'ın arkadaşını mekâna getirirsin. Waliyha'yı eve bırakır-bırakmaz, orada olacağım.'' dedim, kız kardeşimin okuldan çıkıp arabaya doğru yaklaştığını görünce.
''Tamamdır. '' dedi ve arabadan indi.
Douglas uzaklaşırken, Waliyha arabaya bindi.
Douglas'ı fark etmiş olmalı ki araba camından bir süre onu izledi. ''Neler oluyor?'' dedi tereddütlü bir ses tonuyla. Kemerini bağlarken onu cevapladım. ''Bir şey olduğunu nereden çıkarttın?''
Kafasıyla Audi R8'ine binmek üzere olan Doug'ı gösterdi.
''Sanki gizli şeyler peşindesiniz gibi? Sizi artık çok sık görmeye başladım.''
Soğuk bir şekilde gülümsedim. Beni iyi tanıyordu. Çok iyi tanıyordu.
''Bir şey olsaydı söylerdim Waliyha.'' dedim, okul otoparkından çıkarken.
Omuz silkti ama konuyu kapatan cümleme ikna olmuş gibiydi. Olmalıydı. Ona gerçekleri söyleyemezdim. En azından şimdilik.
***
''Ben geldim!'' dedim mekana adımımı atar-atmaz, sahte bir heyecanla. Doug, Scott ve Andrea bana dönerken, elleri bağlanmış olan çocuk kafasını kaldırdı. Sanki kurtarılmayı bekliyor gibiydi.
Ceketimi çıkarıp kenara attıktan sonra kollarımı sıvamaya başladım.
''Size, misafirimize nazik davranın, demiştim.''
Çocuk korkak gözlerle beni izlemeye devam etti.
''Ne-neden buraya getirildim Zayn?'' dedi.
Sorusunu duymazdan geldim. ''Adın neydi, senin? ''
''Simon.'' Dedi hemen.
Elleri bağlı, oturtulduğu sandalyenin önüne geçtim. ''Ne için buraya getirtildin, merak ediyordun değil mi?'' diye başladım. Scott, çocuğun omuzlarını sıkmaya başladı. ''Ediyorsun, değil mi?'' dedi onay vermesini bekleyerek.
''E-evet.''
''Güzel.'' Dedim gülerek. Douglas'a döndüm. O da keyifle bizi seyrediyordu. ''Simon'ı neden buraya getirdik, Doug?''
Kollarını göğsünde birleştirdi. Çocuğun önünde durdu ve konuşmaya başladı. ''Ben ona, William'ın Destiny ile gerçekten çıkıp-çıkmadığını sordum ve o bana kuşkulu bir cevap verdi. Ben de,'' keyifle bana döndü.'' Sana söyledim ve sende bana onu buraya getirmemi söyledin.''
Çocuk keskin bir nefes aldı.
''Sana söyledim Douglas!'' diye bağırdı. ''William ile pek konuşmam ben! Destiny ile çıktı mı yoksa ilgileniyor muydu, bilmiyorum!''
Bir terslik vardı. Sebebi konuşurken bile gözlerini arada kaçırması mı yoksa ilgileniyor derken kekelemesi mi, bilmiyordum.
''Yalan söylüyor.'' Dedi Andrea, kulağıma eğilerek. Onayladım. Fark eden tek ben değildim, demek ki.
''Geleli beş dakika olmadı Simon ve sen benim canımı sıkmaya başladın bile...''
''Ne dememi bekliyor-''
Yumruğumu çenesinin hemen üzerine isabet ettirdiğimde ağzından boğuk bir ses kaçtı. Dudağının kenarından kırmızı bir sıvı akmaya başladığında gözleri korkuyla açıldı.
''Bana masal anlatmayı kes orospu çocuğu!'' diye kükrediğimde Scott geriye çekildi.
''B-ben-'' Acıyla duraksadı. Yumruğumu gevşetirken kemiklerimden birkaç garip ses yükseldi.
''Sen, ne Simon?'' dedim.
Gözleri çaresizce etrafı taradı. Yardım bekliyordu. Haline gülmemek için yanağımın içini ısırdım.
Aptalın tekiydi. Benim mekânımda, kendisine yardım edebilecek birisini araması, bunun kanıtıydı. Biraz sonra tekrar bana dönerken pes ettiğini anladım. Rahat bir nefes aldım. Fazla zorlamamıştı. Bu, hem onun sağlığı hem de benim sağlığım için iyi bir şeydi.
''Pekâlâ, anlatacağım. Ama lütfen ellerimi çözün. Lütfen.'' Dudağındaki sızı yüzünden konuşmada zorluk çektiği anlaşılıyordu.
Andrea'ya işaret verdim ve o da Simon'ın etrafını dolandıktan sonra arkasında durup ellerini çevreleyen kalın ipleri çözdü.
''Fazla vaktin kalmadı.'' Diye söylendim, o bileklerini ovuşturmakla meşgulken.
Kafasını kaldırdı ve gözlerini bana dikti.
''William, bildiğim kadarıyla, bir bahis üzerine bahsettiğiniz kızla ilgilenmeye başladı. Sonra kız beklediğinden farklı çıkınca-''
''Her zaman ki gibi.'' Dedi Andrea, yarım ağız gülerek. Ona 'Şimdi sırası değil, aptal' bakışı attım.
Bunun üzerine Simon devam etti. ''Olay farklılaştı ve William onu bir süre rahatsız etti.''
''Ne tür bir rahatsızlık?'' dedi Scott, soramadığım soruyu Simon'a yönelterek.
''Bilirsin, evlerine kadar takip etmeler, teneffüs aralarında soluğu o kızın yanında almalar, hediyeler falan.''
''Peki, sonra?'' dedim.
''Sonrası yok. Bir anda, William kızın peşinde dolanmayı bıraktı.''
Kaşlarımı çattım. ''Yani sevgili değillerdi?''
Şiddetle kafasını iki yana salladı.
Demek Tom yanılmıştı. Kız, William ile hiç beraber olmamıştı. İşte! Nihayet Tom'un sevinebileceği bir haber!
''Peki siz neden bunu sordunuz?'' dedi aniden. Düşünceli halimden sıyrılıp, alayla çocuğa baktım. Bunu sahiden sormuş muydu? ''Yoksa sende mi onunla ilgileniyorsun, Zayn?'' diye devam etti.
Douglas çocuğun aptallığına gülerken, çaktırmadan bileğimin durumuna baktım.
Hayır, hayır öyle çıtkırıldım olduğumdan değil...sadece birisini benzetmeyeli uzun zaman olmuştu ve güzel haber! Hala etkili yumruklarım vardı.
Ah, güzel. Şöyle, en sert yumruklarımdan bir tanesi fena olmazdı. Hem de Simon'ın suratının tam ortasına? Evet, kesinlikle.
Attığım ikinci yumruk sonrası yüzü yana savrulurken ve ifadesi milyonuncu kez değişirken elimle mekanın kapısını gösterdim.
''Sende düşünecek bir beyin bırakmamı istiyorsan o sikik çeneni kapa ve buradan defol piç kurusu!''
Şaşkınlık içerisinde sandalyeden kalkıp çıkışa sendelerken pişkince sırıttığını gördüm.
''Ne var biliyor musun, Malik?''
İstemsizce ona döndüm.
''William kendisine bir rakip çıktığı için çok memnun olacak.''
***
BÖLÜM SONU.
Sizi zorlamak istemedim hiçbir zaman. Gerçekten çok sıkıcı bulduysanız okumayı bırakabilirsiniz. Hala benimle olanlar ve okuyanlara sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bir daha ki bölüm son sıkılacağınız bölüm olabilir. Benden söylemesi. Kendinize iyi bakın :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Follower // z.m
FanfictionZayn Malik, Tong Lisesi'nin popüler iki erkek grubunun birinin lideri. Tom Boower ise onun en yakın arkadaşlarından biri olup, günün birinde ondan bir şey ister. Hoşlandığı kızı 'takip' etmesini! · Klasik bir 'kötü çocuk' hikayesi değildir.