21. Bölüm: ''Aman tanrım! Nate?''

5.5K 199 20
                                    

Multimedia'da Nate vaar!
***

Destiny'nin Görüşünden,

Dört gün.

Kazasız belasız, Zayn'siz dört koca gün.

Aslına bakarsanız mutluydum. Arada Will'in sıkıştırmalararını ve Lisa'nın sürtükçe kıkırdamalarını saymazsak gayet iyiydi.

Zayn geri dönmüştü. Kimya dersliği hariç onu pek fazla görmüyordum. Ben ondan kaçıyordum. O da benden. Kyla ve Andrea eskisinden daha yakındı artık. Öğle aralarında Andrea bizimle yemek yiyordu. Kyla'nın tembihlemesinden mi bilmem, Andrea birlikteyken hiç onun adını ağzına almıyordu. Konu bir şekilde Zayn'e gelirse de Kyla gözlerini pörtleterek Andrea'ya bakış atıyor ve Andrea da konuyu yüz seksen derece çevirerek bu alanda ki rakiplerine taş çıkartıyordu. Bunun dışında sohbet ettiklerinde ben, Jess ile kütüphaneye kaçıyordum.

Yine sakin bir gündü. Öğle molasında Andrea bizimle yemek yedi. Kyla ile sohbete başladıklarında müsaade isteyip Jess ile kütüphaneye gitmek üzere masadan kalktık.

''Ne zamana kadar böyle devam edecek, söylesene Destiny?'' Jess de biliyordu. Üç gün önce yine bir kütüphane kaçamağımızda, durgunluğumu fark edip, neler olduğunu sormuştu. Her şeyi anlattım.

Bir şey demedi. Sadece onların tehlikeli olduklarını ve dikkatli olmam gerektiğini hatırlattı.

''Böyle daha mutluyum, Jess.''

''Ah, evet. Nasılda göremiyorum. Mutluluktan ölüyorsun!''

Cevap vermedim ve dolabıma elimde ki test kitaplarını bırakıp, dolap kapağına yapıştırdığım ders programıma baktım.

Şimdi ki ders kimyaydı. Ne güzel!

Kimya kitaplarını ve not tutmam için bir defter aldıktan sonra dolabımı kilitledim. Kendi dolabına ilerleyen Jess'e, ''Sonra görüşürüz.'' Dedikten sonra Kimya II dersliğine yürüdüm.

Her zaman ki gibi sınıfa gelen ilk kişi bendim. İnek olduğumdan değil. Ne bileyim, son günlerde sınıfa ilk gelen ben oluyordum işte. Sırama oturduktan sonra saatime bakıp dersin başlamasına yedi dakika kaldığını gördüm. Zamanın geçmesi için not defterime belli belirsiz çizgiler çizmeye başladım. Çizgiler birkaç dakika sonra şekillere dönüştü.

Sınıf yavaş yavaş dolduğunda göz ucumla onun sırasına baktım. Yoktu. Belki de gelmeyecekti. Hem gelse neye yarar ki, kaç gündür konuşmaya, beklediğim özürü dilemeyen kişiden bana ne ki.

Biraz sonra zil çaldığında bunun derse girmek için son dakikalar olduğunu anladım. Not defterime çizdiğim şekli daha dikkatle inceleyince bunun bir ying-yang olduğunu gördüm.

''Siktir ya,'' diye kendi kendime mırıldandıktan sonra not defterime karaladığım kâğıdı yırttım. Avucuma aldıktan sonra sertçe buruşturdum. Nereden çıkmıştı şimdi bu? Neden onun dövmelerinden bir tanesini çizmiştim? Özellikle o gece, belimden tutarak kendisine çektiği kolunda ki dövme olması şart mıydı? Beynime mi kazınmıştı? Ah, lanet olsun.

Kâğıdı çöp kutusuna atmak için sıradan kalktığımda, kapıdan içeriye giren kişi ile hemen geri oturdum. Zayn kimseye bakmadan sakin adımlarla sırasına geçerken hemen ardından Bay Ferguson derse girdi ve kapıyı kapattı.

Avucumda buruşturduğum kâğıdı ceketimin cebine attıktan sonra, hızlı bir şekilde derse başlayan Bay Ferguson'a dikkatimi vermeye çalıştım. Projeksiyon aletinden tahtaya yansıttığı formülleri anlatırken defterime küçük küçük notlar düşmeye başladım.

Follower // z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin