Zayn'in görüşünden,
Her gün, bir öncekinden daha güzeldi. Günler de gittikçe de güzelleşiyordu benim için. Hala aklımın bir köşesinde duran ama şuanda düşünmeyi reddettiğim şeyler vardı. Yine ve yine onları aklımın bir köşesine iteleyip, kendimi saçma sapan şeylerle meşgul ediyordum.
Birkaç gün içinde Destiny tamamen eskiye dönmüştü ve ayağa kalkabilecek duruma gelmişti. Ama ben kaldırıyor muydum? Hayır.
Sinirlenmesi bir şekilde hoşuma gidiyordu. Eskisi gibi oluyorduk. Birbirine nefret duyan ve sürekli didişen ikililer gibi. Peki, şimdi ondan nefret mi ediyordum?
''Ah!''
Düşüncelerimden silkinip, toparlandığımda gözlerimi yatakta aniden doğrulan Destiny'e diktim. Her zaman ki oturup onu izlediğim koltuktan kalkıp yanına gittiğimde hıçkırıkları duydum. ''Hey, iyi misin?''
Hıçkırıklarına bir saniye olsun ara vermeden kafasına iki yana salladı ve ellerini saçlarına götürerek seslice ağlamaya başladı.
Bu buraya geldiğinden beri, gördüğü dördüncü kâbusuydu. Ve artık ne yapmam gerektiğini biliyordum. İlkinde ki gibi aptalca durup ağlamasını seyredemezdim.
Kollarımı ona dolamadan önce, ''Buraya gel,'' diye fısıldadım. Artık ona sarılmamı yabansıdığını düşünmüyordum çünkü her seferinde biraz daha samimi davranıyordu.
''Yine mi onu gördün?'' dedim sesimi yumuşak çıkarmaya çalışarak.
''E-evet,'' Parmaklarını kollarıma batırdı ama canımı yakacak türden değildi. ''Her defasında daha kötü oluyor, Zayn. Çok kötü. O küvetin içinde boğulduğumu görüyorum. O beni boğuyor ve nefessiz kalıyorum.''
''Ama gerçekten yapamadı, değil mi? Çünkü ben izin vermedim. Eğer öyle bir şey yapsaydı, muhtemelen kendisini cehennemimin içinde bulurdu ve ona tahmin edemeyeceğin işkenceler uygulardım.'' Kafasını göğsümden kaldırdı ve gözlerini benimkilere dikti.
''Kâbuslarımın hiçbirinde yoksun,'' dedi beceriksizce gözyaşlarını silerken. Masumluğu karşısında gülümsedim ve gözyaşlarını silmesine yardım ettim.
Ehm, artık kâbus muhabbetleri sıkmadı mı?
''Muhtemelen çeşitli fantezi hayallerinin içindeyimdir.''
Kaşlarını çatmasını izledim. Evet, bu kadardı işte. Destiny iki eliyle beni kendisinden uzaklaştırdı ama neredeyse yataktan düşecektim.
''Seninle ilgili fantezi hayalleri kurmuyorum ben!''
O beni düşürmeden önce yataktan indim ve koltuğuma yerleşip ona sırıtmaya başladım. ''Geceleyin adımı sayıklamasaydın sana inanabilirdim, Carter.''
Kaşlarını daha çok çattı ve bu neredeyse kaşlarının birleşmesine neden olacaktı. Günlerin keyifli geçmesinin tek nedeni buydu. Bizim tatlı(!) didişmelerimiz!
''Yalan söylüyorsun, Malik.''
''Ben yalan söylemem güzelim,'' Muzipçe gülümsedim ve bu onu daha çok sinirlendi.
Kafasını yukarıya kaldırdı ve bir şeyler mırıldandı. Hey, bana küfür etmiyordu değil mi?
''Orada ne yapıyorsun, Carter?'' dedim eğlendiğimi belirten bir tonla. Kafasını indirdi ve gözleriyle bana meydan okurcasına baktı.
''Senden kurtulma yollarımı düşünüyordum,'' diye itiraf ettiğinde güldüm.
''Benden kaçamazsın, bunu biliyorsun.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Follower // z.m
FanfictionZayn Malik, Tong Lisesi'nin popüler iki erkek grubunun birinin lideri. Tom Boower ise onun en yakın arkadaşlarından biri olup, günün birinde ondan bir şey ister. Hoşlandığı kızı 'takip' etmesini! · Klasik bir 'kötü çocuk' hikayesi değildir.