33. Bölüm: ''Milat.''

4.2K 164 47
                                    

Beyoncé – God Made You Beautiful ile okumanızı tavsiye ederim. (Multimedia)

İyi okumalar #followers!

***

Tom'un görüşünden,

Hiç ummadığınız bir anda hayatınıza giren şeyler, sizin dönüm noktanız olabilir. Hayata hiç bakmadığınız o farklı bakış açısını buluverirdi ve bu bakış açısı, sizi ufak çaplı bir değişime sürüklerdi.

Heaven. Sanırım benim dönüm noktam, farklı bakış açımdı. İki haftada düşüncelerimi hatta hislerimi öyle bir biçime sokmuştu ki, şaşırmamak elde değildi.

Defalarca beni yataktan indirmeyi başarmıştı. Her defasında da aynanın karşısına geçirmiş ve fikirlerim değişene kadar kendime bakmamı söylemişti. Bu bir çeşit ön tedavi gibi bir şeydi ve inanın bana, para avcısı psikiyatristlerinin yaptırdığı saçma sapan şeylerden daha iyiydi.

Kuşkusuz bu işe en çok sevinen ise annemdi. Tina Boower sonunda istediğine kavuşuyordu çünkü. Biricik oğlu, ben, fizik tedavi için olumlu cümleler kurduğum andan beridir, ev şenlik yeri gibi olmuştu. Annemin umut dolu bakışları, yıllardır hizmetimizde olan insanlar ve Heaven.

Heaven.

Adını, içimden tekrarlarken dudaklarım yukarıya kıvrıldı. İki haftadır, sadece iki haftadır beni tanıyordu. Ama benim için yaptıkları...

''Ne düşünüyorsun?'' Tekerlekli sandalyemi döndürmeme gerek kalmamıştı. Ellerini omuzlarıma sabitledi ve yüzünü benim görebileceğim şekilde yüzüme eğdi. Her zaman ki gibi kocaman gülümsüyordu.

''Fizik tedavim başladıktan sonra ne olabileceğini. Neler yapacağımı falan.'' Dedim. Yalan değildi. Tedaviyi iki gün önce Heaven ile yaptığımız kavgadan sonra kabul etmiştim ve o iki günde bitmek bilmeyen hayallerim rüyalarımı süsleyip durmuştu.

Ve...milat olarak adlandırabileceğim o an. İki gün önce, Heaven ile boktan bir sebep yüzünden çıkan kavga, her ne olduysa benim tedavi olup olmama geldi ve ikimizde patladık.

 Elleri omzumda masaj görevi yaparken, kafam rahatladı ve iki gün öncesine gitti.

İki gün önce,

''Bak sana ne getirdim!'' Elinde tuttuğu uzun ve süslü kartonları neredeyse gözüme sokacak derecede yakına getirdiğinde suratımı astım. Davetiyeye benziyordu.

''Görebiliyorum Hea. Çek şunları gözümün dibinden.''

''Kızma, tamam.'' Dedi çocuksu bir ses tonuyla. Bir şey demediğimi görünce gülümseyerek konuşmasına devam etti. ''Ama ne olduklarını sormadın? Merak etmiyor musun?''

Kaşlarımı alayla kaldırdım. ''Elindeki kâğıt parçaları birer davetiyeye benziyor ve hayır, merak etmiyorum. Davetiye kartları son bir yıldır ilgimi çekmiyor.''

Ters bir şekilde konuşmama rağmen suratında ki gevşek ifadeyi bozmadı. ''Pekâlâ. Yine de sana ne hakkında olduklarını söyleyeceğim,'' Kartları eline aldığında gözlerimi devirdim. Yüzsüzlüğü hoşuma gitse de bazen gerçekten sıkıcı olabiliyordu. Süslemeli kapağını açtı. Kartta yazanları içinden okuduktan sonra bana döndü. Oh, hayır. Gözündeki parlamayı hiç sevmemiştim.

''Tommy! Bu gece bir havuz partisi var ve katılabilmemiz için gerekli tek şey elimde ki davetiyeler! Tanrım. İyi ki o sümüklü kızların elinden bunları almışım. Harika!''

Follower // z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin