Bölüm 1

12.9K 513 135
                                    

Okuyanlardan yorum yapmasını, hikayemi sevenlerin de hikayemi arkadaşlarına bahsetmesini rica ediyorum. Ne kadar okuyucu o kadar iyi, aynı zamanda ne kadar eleştiri o kadar iyi gelişme. Ve eğer yazış tarzımı, anlatımımı ve kurgularımı sevidyseniz yazdığım diğer hikayelerime de bakmanızı isterim. Onlara da yorum yapmayı unutmayın. Teşekkürler... ^^

...

Hayatımdan nefret ediyordum. Yani sanırım sadece sıkıcı olduğu için olabilir belki. Belki de başka sebeplerden dolayı. Bilmiyorum. Ama hangi neden olursa olsun, yine de nefret ediyordum o kadar.
Benim adım Tom Hawkins. Oklahama'da doğup büyüdüm. Ve ne yazık ki hala aynı kahrolası şehirdeyim. Tanıdıklar, akrabalar, iki yüzlü davranıp önemsemiş gibi gösterip umrunda olmayan dostlarım... Kaçıp uzaklaşmak istiyordum. 
Belki de şehirden değil, ülkeden de değil. Tamamen dünyadan uzaklaşmak istiyordum, kim bilebilir? Sonuçta uzaklaşmak istediğim bir şeyler vardı. Ama hayır, tabi ki de bir lise ergeni gibi davranıp bileklerimi keserek hayata veda edecek halim yoktu.
7 Mart 2007, hayatımı değiştiren olay. Tahminlerinizi sezebiliyorum şimdiden. Hayatıma giren bir dost, bir kadın beni değiştirdi ve mutlu olmamı sağlayıp beni hayata bağladı. Bu mudur? Kesinlikle benim tarzım değil.
5 Mart günü sıkıcı işime giderken, her zamanki dikkatsizliğim üstümdeydi. Ve şunu anlamınızı isterim ki, eğer ben 'hiçbir şey' diyorsam, bu gerçekten de hiçbir şeydi. Yani size daha önceden hiçbir şeye değer veremediğimi söylemiştim. Buna öz kardeşim de dahil. 
O gün annem beni aramıştı ve bana tam olarak şu cümleyi söylemişti. "Kardeşin öldü, her ne kadar umursamasan da buraya gelmek zorundasın Tom. Gelmek istemediğini biliyorum. Ama bu senin öz kardeşin. Ne kadar nefret ettiğini ya da değer vermediğini bilsem de... Her neyse, o koca k.çını buraya getir hemen!" 
Cevap verecek bir şey bulamamıştım. Bir iç geçirip öylece bekledim. Yolun ortasında. Aptal falan mıydım? 
Belki tanrının isteği, belki de sürücünün dikkatsizliğiydi, onu bilemem. Ama son hatırladığım şey kulaklarımı delen o korna sesiydi. Sanırım o kadar sert çarpmıştı ki, iki gün baygın yatmışım. Ya da sadece bana fazla sakinleştirici vermişlerdi. 
Yürüyebileceğimi söylediklerinde onlara cevabım "Oh bu iyi haber." oldu. Ama doktorun gözlerinden sakladığı başka bir şeyler olduğunu anlamıştım. Bunu ona sormaya fırsat bile bulamadan ağzındaki baklayı çıkarmıştı bile.
"Bay Tom Hawkins, belki çok şanslısınız, belki de çok şanssızsınız, ya da bu kaderin karmakarışık bir oyunu bilemem. Yani eğer o araba size birkaç gün önce çarpmış olsaydı belki beyin kanseriniz konusunda erken teşhis koyabilirdik. Ama sanırım kanser düzeltilemeyecek derecede ilerleme göstermiş."
Böyle bir şeyi bekliyordum aslında, hatta inanmadığım tanrıya bunun olması için dua ediyordum. Biraz ironik evet...
"Bu pis yerde daha ne kadar süre geçireceğim?" diye sordum. Ve tabi ki de doktor umursamazlığımı yanlış anladı.
"Yarın hastaneden çıkış yapabilirsiniz." dedi bana. Yüzümü buruşturup yanıtladım.
"Yanlış anladınız, hastanenize laf atmak istememiştim bay dahi. Ne kadar ömrüm kaldı onu soruyorum."
Doktor bu kadar umursamaz bir insanla karşılaşmış mıydı artık bilemem ama bana öyle bir bakış attı ki, sanki hayalet görmüş gibiydi. Şaşkınlığını böyle belirtiyordu herhalde.
"İlaçlarınızı kullanırsanız iki, şanslıysanız üç yıl. İlaçlarınızı kullanmazsanız şanslı olmanızı gerektirecek bir durum olmadan bir seneye gitmiş olursunuz." diye cevapladı. 
Tabi ki de alaycı bir cevap vermek zorundaydım. Bu benim sonuçta değil mi?
"O araba bana çarptığında dünyanın en şanslı insanı olarak hissediyordum kendimi. Yavaş bir ölüm, buna da razıyım. İlaçlarını kendine saklayabilirsin. Bir sene ha... Sanırım tanrı beni seçmiş."
Doktor şaşırmıştı, ama onun da hastalarını pek umursamadığı belli oluyordu. Onun yüzüne baktım. Sadece şaşkınlık vardı. Kanser haberini söylerken de öyleydi. Umursamadığını anlamıştım.
Ama beni şaşırtan en önemli şey, annemin gelmemiş olmasıydı. Bunu da pek önemsememiştim. Sanırım ölmüş olma ihtimalimden korktu. Pekala, kendi bilir. O beni arayana kadar onunla iletişime geçmemeye karar verdim.

PrygtonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin