Önce silahı James'e doğrulttu. James ise korkusuzca ona bakıyordu. Edgar buna aldırmadan tetiği çekti. Silah tutukluk yapmıştı. Aptal herif güvenlik kilidini açmayı unutmuştu. Kilidi açmaya çalışırken öksürmeye başladı. Ama bu, sizin grip olduğunda öksürdüğünüz gibi değildi. Veya benim ilk başlarda öksürdüğüm gibi. Adamın içinde resmen traktör varmış gibi öksürüyordu.
Sonunda Edgar'ın ağzından kanlar akmaya başladı. Ama o sahneyi görmeliydiniz. Kanlar bir şelale gibi akıyordu adamın ağzından. Resmen içinde olup olabilecek tüm kanı boşaltmıştı... E bu kadar kan kaybına da kimse dayanamazdı. Haliyle bayıldı, James silahı aldı. "Bu sefer işi tamamen bitiriyoruz." dedi bana bakarak. "Adam yedi canlı çıktı resmen. Her neyse. Sanırım ikimiz de bir intikamı hak ediyoruz değil mi?"
Bunu söyledikten sonra silahı bana uzattı, silahı aldım. Elini de Edgar'ın baygın bedenine uzatıp onu havaya kaldırdı. Sırtını duvara yasladı. Onun içindeki ilacı pasifleştirmemiş olması harika olmuştu sanırım.
"İntikamı alma şerefini bana mı bırakıyorsun?" diye sordum, başıyla onayladı.
Tek gözümü kapattım, diğer gözümle de nişan aldım. Tam alnının ortasına. Tetiği çektim. O an hayatımın en harika anıydı diyebilirim. Sonunda ahmak ölmüştü.
Ve merak etmeyin size yalan söyleyecek değilim, bu sefer GERÇEKTEN ölmüştü! İnanamıyordum buna... Adam gülümseyerek tokalaşmak için elini uzattı. Ben elimi uzatmama fırsat kalmadan zaten elim ona doğru hareket etmişti. İlacın özelliğinden dolayı.
"Ov, özür dilerim." dedi.
"Eldiven takmazsan böyle şeyler olabiliyor." dedim ben de gülerek. Adam anlamamıştı. Sanırım eldivenin o özelliği engellediğini bilmiyordu. "Her neyse, hayatımı kurtardığın için teşekkür ederim James."
"Henüz bitmedi." dedi suratını asarak. "Edgar'ın dediklerini duydun. Formülü postaladı. Yarın hükümetin eline geçecek."
"Bunun bir önemi yok." diyerek karşı çıktım. "Tamam bizi irademiz dışında denek olarak kullanması yanlış bir şeydi ve bu yüzden ölmeyi hak etti. Ama eğer risine karşı bağışıklık binlerce insanın hayatını kurtaracaksa, bunu durdurmak istemem."
"Evet biliyorum." dedi. "Ama konu bul değil. Yolladığı kağıtlarda deneklerin de isimleri var. Yani sen, ben ve diğer denekler. Bu deneklerin isimleri hükümetin eline geçtiği an Amerika'yı bırak, dünyada yaşayacak bir yer bulamazsın. Hükümete de karşı çıkamazsın değil mi? Bizi önce haksız bir sebepten dolayı hapse atacaklar, sonra da orada işi bitirecekler."
Söyledikleri karşında ağzım açık kalmıştı. "P-Peki senin planın nedir?" diye sordum.
"Ne yapıp edip o yılladığı raporu ele geçirmeliyiz." dedi. "Yarın sabaha kadar vaktimiz var. Plan yapmak için kısa bir süremiz var ama şuan aklımda bir FBI ajanı kılığına girmek var. Sahte rozetler de hazır. Girdiğimizde el koymamız gereken bir posta olduğunu söyleyeceğiz. Sonra o postayı alıp oradan çıkacağız. Rahat davranırsak hiçbir sorun çıkmaz."
James beni şaşırtmaya devam ediyordu, ona şaşkın bir ifadeyle bakıp "Nasıl bu kadar çok şey biliyorsun?" diye sordum. "Ayrıca sahte rozetleri nereden buldun? Eskiden devlet ajanı falan mıydın?"
"Derin devletle ilgili bir şey, sana söyleyemem, zaten anlatacak vakit yok." dedi kısaca. "Birlikte ayrıntılı bir plan hazırlamalıyız. Neresi güvenli?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prygton
Science FictionAmerika hükümeti ülkenin en iyi bilim adamlarını ve cerrahlarını toplayarak bir deney başlatılar. Deneyin amacı, bir ilaç yardımıyla, deneklerin beyinlerini tüm kapasiteyle kullanmalarını sağlamak. Ancak sonrasında içlerinden birinin "Bu insanlar b...