"Ölmeden önceki son isteğin ne olur?" diye sordu Edgar bana. Tepkisiz bir ifadeyle ona bakarak şöyle dedim:
"O çirkin yüzünü dağıtmak, kana bulamak ve içinde beyin olmayan o kafanı binlerce parçaya ayırmak isterdim." ardından, sanki biraz sonra öleceğim gerçeğini unuturmuş gibi gülümsedim.
O da gülümsedi, aslında gülümsemesi gereken oydu zaten. Çünkü elinde silah olan da oydu.
Hiç beklemediğim bir anda Jesse'nin elini kaldırmasıyla silahın onun eline gelmesi bir oldu. Jesse kahkahalar atarak "Sanırım bay dahi her ihtimali düşünemiyormuş." dedi, silahı ona doğrulttu. "Tanrı haklı olanların yanındadır hep. Bak kader nasıl da bizim leyhimize döndü..."
Ardından ona garip bir bakış attım. Bana bakıp yüzünü buruşturdu "Ha pardon sen tanrıya inanmıyordun. Aman her neyse." dedi.
Edgar'a dönüp "Evet adaletli olmak lazım, ölmeden önceki son isteğin ne?" diye sordu.
Adam resmen Jesse'nin de o özelliklere sahip olduğunu unutmuştu. İşin doğrusu onu suçlayamam çünkü bu benim de aklıma gelmedi. Ama hemen bir hamle yapıp silahı Jesse'nin elinden aldım. "Tamam Jesse, dahi olan sensin." dedim. "Şimdi Edgar'ı öldürüp, elimi kolumuzu sallayarak hastaneden çıkabileceğiz. Ya Jesse, ikinize de inanamıyorum cidden. Biri ihtimalleri unutur, diğeri dikkatsiz davranır. Bu silahı alıp belki de üçümüzü de vurmalıyım. Baksana ilaç işe yaramıyor. İnsan beynini kullanamadıktan sonra ne kadar ilaç verirsen ver, yine kullanamaz."
Çok konuşmuştum. Yapardım ben hep böyle. Gereksiz yerlerde yersiz konuşmalar. Her neyse.
Aklıma bir şey gelmişti. Eğer kendini iyileştirebilecek kadar becerikli biri değilse ve risine karşı bağışıklık formülünü bir tek o biliyorsa, o halde onu risinle zehirlemek onun ölümüne neden olurdu. Dolaplarını arayıp üzerinde "risin" yazan bir tüp buldum.
Edgar orada korunmasız bir şekilde bekliyordu. Jesse'ye "Ağzını aç." dedim. Kendi ağzını açtı ve bekledi. Cidden Einstein haklıydı, aptallığın bir sınırı yoktu.
"Kendi ağzını değil!" dedim. "Tanrım... Neyin var senin? Adamın ağzını aç!"
"Haa... Öz-özür dilerim." dedi ve elini Edgar'a uzatarak adamın ağzını açtı.
Edgar artık kendini kontrol edemiyordu. Ağzı açık bir şekilde bekliyordu öyle. Tüpün içindekilerin tümünü adamın ağzına döktüm. Ardından "Kapat." dedim Jesse'ye işaret vererek. İstemsizce yuttu ilacı.
En sonunda silahın dipçiğiyle kafasına sert bir darbe indirdim, bir de başı duvara çarptı. Hiç daha iyi hissetmemiştim hayatımda. Jesse'ye bakıp "Gidelim." dedim. "Baygın artık. Ayıldığında da ölmüş olacaktır. Klasik bir fare zehirlenmesi veya gıda zehirlenmesi sanacaklar. Güvendeyiz."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prygton
Ciencia FicciónAmerika hükümeti ülkenin en iyi bilim adamlarını ve cerrahlarını toplayarak bir deney başlatılar. Deneyin amacı, bir ilaç yardımıyla, deneklerin beyinlerini tüm kapasiteyle kullanmalarını sağlamak. Ancak sonrasında içlerinden birinin "Bu insanlar b...