Bölüm 39

1.7K 116 8
                                        

Jesse'nin evindeydim, onu bekliyordum. Kapıdan girip kendini kanepeye attı. Ben ise dolaba saklanmıştım. Bir planım vardı, mükemmel bir şekilde işlemesi gerekiyordu. Eğer katil "Önce vur, sonra soru sor." tarzı biriyse bu planı tamamen batıracaktı. 
Yaklaşık on dakika içinde kapının açıldığını duyuyordum. Dolabın aralığından baktığımda Jesse uyuyordu. Kapı açıldı. Siyah bir maske takmıştı, yüzü görünmüyordu bu yüzden. Önüne susturucu takmış olduğu silahını tam Jesse'nin suratına doğrultmuştu ki...
"Bekle!" diye bağırarak dolaptan çıktım, adam bir an panik yapıp bana ateş etti ama omzumu sıyırdı. Dişlerimi sıkarak acı içinde bağırmamaya çalıştım. Elimle işaret edip "Dur!" dedim.
Silahını bana doğrultuyordu "Seni öldürmem için para vermediler." dedi ve silahı tekrardan Jesse'ye doğrulttu. 
"Sana ne kadar para ödediler?" diye sordum. "Sana daha fazlasını verebilirim. Bunu yapabilirsin değil mi?"
Bir bana bir de Jesse'ye bakıyordu, Jesse hala uyuyordu. Bir an onu bayılttıklarını düşünmüştüm. "Tam olarak... Neyi?" diye sordu bana dönüp.
"Bizim tarafımıza geçip, bizi değil de onları öldürmeni." dedim acı içinde. "Sana ne kadar ödediler tam olarak?"
"Yirmi bin teklif ettiler, iş bittikten sonra ödeyeceklerdi." dedi şaşkın ifadesini sürdürürken.
"Ya öyle mi..." dedim gülerek. "O parayı ödeyeceklerine emin misin? Sana anında nakit olarak o paranın iki katını verebilirim. Onları öldürebilir misin?"
Bir bana bir de Jesse'ye bakmaya devam ediyordu, ardından silahını indirip "Dört katını istiyorum." dedi. "Çünkü bir; öldürülmesi gereken 2 kişi var, iki; bu adamlar hapishanede. Bu yüzden onları haklamak için hapishanedeki bağlantılarımla konuşmam gerekecek. Epey yüklü para isteyeceklerdir. Ve tekrardan düşündüm de dört katı da yetmez aslında."
"Dört katı mı?" dedim ağzım açık bir şekilde. "Biliyorsun, onları halletmek için başka birini de bulabilirim."
Adam gülerek "Tabii ki de, ama yaşaman için onlara değil bana rüşvet vermen gerekiyor." dedi.
Başımı eğip durumu kabullendim. "Tamam!" diye bağırdım. "Ne kadar istiyorsun?"
"Yüz bin dolar." dedi silahı hala bana doğrulturken. 
Yüz bin dolar bu iş için çok fazlaydı. Bir milyondan fazla paramız olsa da, bu böyleydi. 
"Tamam, para çantasını hazırlamıştım. Mutfakta bekle alıp geliyorum." diyerek mutfağa yöneldim. Çöpü karıştırıp çöpteki poşeti aldım. Uzaktan bakınca içinde para olduğuna inanmak kolaydı. Ve ayrıca... Fırının üstüne bir de Glock marka tabanca da bırakmıştım. Onu alıp belime koydum ve mutfaktan çıkıp ona çöp poşetini gösterdim.
"Bunun içinde yüz bin dolar var." dedim, ardından acı içinde bağırmaya başladım. "Ah tanrım... Şu arkanda duran acil yardım çantasından hemen bir bandaj falan çıkart kan kaybından öleceğim yoksa!"
Diğer katil kadar aptal olmasa da, bu numarayı yiyecek kadar aptaldı. Başını sallayıp onayladı ve arkasına döndü. Ve o arkasını döndüğü gibi silahımı çıkartıp tam başından vurdum. Benimkinde susturucu yoktu, bu yüzden epey yüksek bir gürültü çıkartmıştı. Jesse sıçrayarak uyandı. 
Tüm olayı, ardından sonraki planımı anlattım ona. Bana teşekkür etmek yerine kanepeye tekrardan uzanıp "Ölmeme izin vermeliydin." dedi. 
"Seni artık çekemeyeceğim Jesse, tamam bunu onaylamıyorsun biliyorum ama en azından bana bir söz vermeni istiyorum." dedim. "Yoluma çıkmayacaksın. Planlarıma karışmayacaksın. Her şeyi ben yapacağım. Bu işi halledeceğim. Anlaştık mı?"
"Neyse ne, banane ki?" dedi bana arkasını dönüp. Ardından uyuyakaldı, ben de çöp poşetini yere bırakıp 911'i aradım. Onlara burada ölü bir adamın olduğunu, gelince her şeyi anlatacağımı söyledim.
Bir ekip eve geldiğinde onlara aynen şöyle anlattım : "Evet, arkadaşımla birlikte evde televizyon izliyorduk. Sonra birden adamın biri eve girdi ve dostuma silah doğrulttu. Bir kumar borcundan bahsediyordu. Bana karışmamamı söyledi ama yapamadım bunu. Ona doğru yürüyünce koluma ateş etti, sanırım omzumu sıyırdı. Ona 'Paranı sana ben ödeyeceğim, ama önce şu koluma bir bandaj saralım yoksa kan kaybından öleceğim.' dedim, sonra da 'Arkandaki acil yardım kutusunu uzat.' dediğimden hemen sonra arkasını dönünce onu kafasından vurdum. Nefsi müdafaydı. Yoksa bu adam hem beni hem de Jesse'ye öldürecekti."
"Peki ya parayı nasıl ödeyecektiniz?" diye sordu memurun biri.
"Bunların hepsi bir numaraydı, dikkatini dağıtmak için yaptım." dedim.
Jesse'ye de aynı soruları sordular, o da benim planıma uydu ve en sonunda morg ekipleri midir nedir, oradan birkaç kişi gelip cesedi kamyona taşıdılar. Bir gözaltı durumu olmadı. Bu dava da böylece kapandı.
Şimdi ise hapishanede hem o eski aptal katili, hem de paragöz kadını öldürebilecek olan insanlar aramam gerekecekti. Uzun bir arayış olacaktı, ama yapmam gerekiyordu. Yoksa peşimize başka bir katil daha takarlardı. 
Ekipler gittikten sonra Jesse'ye tek bir kelime söylemeden evden çıkıyordum ki bana "Hey." diye seslendi. 
"Evet?" dedim geriye dönerek.
Bir iç geçirip "Her şey için teşekkürler." dedi.

PrygtonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin