"Bay Edgar'ın o kadar yakın akrabası varken parasını size bırakmasının sebebi ne olabilir?" diye sordu sinsi avukat. İstediğim tek şey Edgar'ın bana bıraktığı parayı çekebilmekti. Ama kurnaz akrabalarından biri bu olaya dahil olup paraya konmak istiyordu. Hayır, bu sefer kurnaz olan ben olmalıydım.
Dalgın düşüncelerimi "Edgar'ı sizin öldürüp mektubu da sizin yazmış olmadığınız ne malum?" diyen kadın dağıttı. Uzun bir açıklama bekliyorlardı herhalde. O zaman onlara istediklerini vermeliydim.
"Size bahsedemeyeceğim bir deneyde denek olarak çalışıyordum." diye başladım. "Edgar bu deneye hayatını adamıştı. Yıllardır bu deney üzerinde çalışıyordu. Polise de verdiğim ifadede kayıtlı olduğu gibi; Edgar birkaç yıl önce ortada denek kalmadığı zamanlarda kendini denek olarak kullanmış ve beynine bir hastalık bulaştırmış, kendisi buna kanser diyordu. Hastalığı ilerledi ve birkaç yılının kaldığını anladı. Ardından denekler bulup deneyinde çalışmaya devam etti. En sonunda da benim üzerinde yaptığı deney başarılı sonuç gösterince - bu sırada kanseri de ölümcül dereceye gelmişti tabi, yanında silah taşımaya başladı. Ölüm belirtileri gösterdiği sırada kendisini öldürecekti. Bunu bana anlatıp duruyordu. Onu engelliyordum her seferinde. Benim olmadığım zamanda yapmış. Kendini vurmuş. Bakın ağzından çıkan kanlar o hastalığın ölüm vakti geldiğinin habercisiydi, o da acılı bir ölüm istemiyordu. Bu yüzden kendini vurdu. İntihar mektubunu da yanında taşıyordu. Çünkü ne zaman olacağını bilemezdi.
Avukat artık söyleyecek bir şey bulamıyordu, son kekelemelerini yaptı. "Ama..." dedi. "Sen, yasaya göre..." ardından gelen vergi görevlisine baktı "Paranın akrabasına geçmesi gerekmiyor mu efendim?" diye sordu.
"Edgar'ın üzerinde bulunan mektupta paranın Tom'a aktarılması gerektiği söyleniyor." dedi yaşlı adam avukata karşılık olarak. "Malesef bu sizin için kötü haber oluyor. Yani Edgar'ın tüm mal varlığı Tom'a geçiyor. Ki eğer öyle olmasaydı bile, Edgar'ın eşi, çocuğu, hatta kardeşi bile olmadığı için en yakın akrabaları arasında paylaştırılırdı. Söyleyeceğiniz veya itiraz edeceğiniz başka bir şey kaldı mı?"
Avukat, kadına kalkalım gibisinden bir işaret yaptı. Ardından vergi görevlisiyle el bile sıkışmadan odadan çıktı. Vergi görevlisi yaşlı adam bana baktı.
"Para sizindir, ama ondan önce halledilmesi gereken bir şey daha var." dedi. "Miras vergisi. Bu eyalette, yasaya göre 500 bin dolardan fazla bırakılan miraslar için %3'lük bir vergi alınır. İyi haber şu, size kalan para 1 milyon ve 300 bin dolar olarak geçiyor. Yani Edgar'ın evi de sizin, ama o vergiye dahil değil. Bu demek oluyor ki size 1 milyon 261 bin dolar kalıyor. Şurayı imzalarsanız tüm işlemler tamamlanacak ve bugün akşam saatlerinde para bankanıza yatacak."
Bana verdiği kağıtla kalemi aldım ve imzamı attım. Sonunda... Para benimdi! Yani, Jesse ve benimki tabi ki de.
...
Ameliyat bedeli 160 bin dolar civarı tutuyordu. Doktorlar hemen bir toplantı yapıp ameliyat tarihini belirlediler. Ameliyat sonrasında Jesse yine bir hafta civarı yürüyemeyecekti. Ama sonrasında bazı özel doktor yardımı egzersizlerle birlikte yürümeye başlayacaktı. Bu haber Jesse'yi çok mutlu etti.
1 milyon 101 bin dolar kalıyordu elimde. Bu parayı savurmayacaktım tabi ki de. Aklımda bazı planlar vardı. Jesse'nin ameliyat olmasını bekleyecektim önce bunun için.
Bu kadar yüklü miktar para bir iş yerine yatırım yapılabilirdi. Herhangi bir yer, tam olarak bilmiyordum. Bunu Jesse'yle konuşacaktım. Ama Jesse tamamen benim kontrolümde olacaktı. Çünkü bu kadar fazla parası olan bir uyuşturucu bağımlısı (ki Jesse'ye öyle demek inanın bana beni de rahatsız ediyordu ama doğruya doğru sonuçta) bir hafta içinde ölebilirdi. Hayır. Buna izin veremezdim. Düzgün birer insanlar olacaktık. İkimiz de bir iş kuracaktık artık.
Jesse'nin ameliyat günü gelmişti. Sabahın sekizinde hastaneye gittim. Beklemeye çalıştım. Zaman bir türlü geçmiyordu. Ameliyat 8.30 civarında başlamıştı, bir buçuk saat nasıl geçerdi ki? Yemek yedim, dışarı çıkıp biraz dolaştım, ama geçmiyordu.
Tanrım, hayatımın en sıkıcı ve stresli anlarıydı. Evet stresliydim, çünkü doktorlar yüzde bir risk de olsa, Jesse'nin ameliyattan sonra bir daha yürüyememe riski vardı. Ama bu riski alıyordu. Çünkü ameliyat olmasaydı, hiç yürüyemeyecekti. Kaybedeceği bir şey yoktu yani.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prygton
Ciencia FicciónAmerika hükümeti ülkenin en iyi bilim adamlarını ve cerrahlarını toplayarak bir deney başlatılar. Deneyin amacı, bir ilaç yardımıyla, deneklerin beyinlerini tüm kapasiteyle kullanmalarını sağlamak. Ancak sonrasında içlerinden birinin "Bu insanlar b...