Bölüm 26

2.8K 142 14
                                    

James ellini çenesiyle birleştirip düşünmeye başladı. Bir dakika sürdükten sonra sıkılmaya başladım. Paketimde kalan son sigarayı da yaktım. James bana dönüp "Hey." dedi. Bir plan bulduğunu sanmıştım.
"Evet?" dedim meraklı gözlerle.
"Sigara mı içiyorsun?" diye sordu.
"Evet ne var bunda?" dedim.
"Sigara öldürüyor biliyorsun değil mi?" dedi, adamı dahi falan sanmıştım.
"Evet sigara öldürür, bu yüzden televizyonda sigaralara bile sansür koyuyorlar." dedim alaycı bir ifadeyle. "Ama silahlar öldürmüyor değil mi, onlara sansür yok? Çok saçma."
"Silahtan korkman için bir sebebin yok." dedi gözlerini devirerek. "Silahlar zararsızdır. Silahtan değil, onu kullanandan kork."
"Ah yine nutuk çekiyorsun, harika!" dedim bağırarak. "Biraz düşünmeye ne dersin, hani şu silahı kullananlardan kurtulmak için?"
James düşünmeye devam etti. Ama bir şey bulamadı. Birdenbire söylenmeye başladı. Edgar'la asla baş edemeyeceğini biliyordu. İkimiz de susmuştuk uzun bir süre. 
"Toparlan." dedi James, ilk başta bir fikri olduğunu sanmıştım. "Yarın sabah bu ülkeden ayrılıyoruz."
"Bunu yapamam!" diye bağırdım. "Hastanede benim yüzünden sakat kalmış bir dostum var, benim hayatımı kurtarmış olan biri, onu yüz üstü bırakamam. Anlıyor musun?"
Gözlerimin içine baktı ve sordu "Şimdi cidden söyle, onun hayatı mı önemli yoksa seninki mi?".
Hiç ifademi bozmadan "Onun için hayatımı riske atardım." dedim. "İstersen sen git, ben Jesse olmadan hiçbir yere gitmiyorum. Nokta!"
James tam ceketini alacakken kapı çaldı. Kapının deliğinden baktım, beyaz gömlekli biri duruyordu. Kapıyı açtım. 
"Tom burada mı acaba?" diye sordu adam. Bayağı bir tedirgin olmuştum. Ama bunu gizlemeye çalıştım. "Onu... Onu neden arıyorsun ki?" diye sordum. 
"Prygton projesinin denekleri olarak, ödülünüzü vermek istiyoruz." dedi adam. "Bu eyaleti Bay Edgar almıştı diye hatırlıyorum. Her neyse, yarın sabah dokuz gibi sizi almaya şahsen ben geleceğim, uygun mu?"
Şaşkın bir ifadeyle baktım. Bunun kesinlikle bir tuzak olduğuna emindim. Ama Edgar zaten böyle bir tuzak yapacaklarından emindi. Ama bu -eğer bir tuzaksa, yenilecek gibi bir numara değildi. Beni bir yere götürecek ve öldüreceklerdi.
"Sanırım projeden tek kurtulan sizdiniz, diğer denekler ölmüş." dedi adam. "En azından kayıtta olanlar."
"En azından kayıtta olanlar mı?" dedim şaşkın bir ifadeyle. 
"Evet her neyse." dedi adam. "Bay Edgar size bahsetmiş olması lazım. Son denek sizdiniz. Eğer siz de ölseydiniz projeyi bırakacaktı."
James de ağzını kapalı tutup her şeyi dinlemeye bakıyordu. Adama dönüp "Bir dakika, yani şimdi proje tam olarak başarıyla mı sonuçlandı?" diye sordum. "Amaç neydi, beynin tamamını çalıştırmak mı?"
"Hayır." dedi adam. "İlk süreçte öyle, ama sonrasında risine karşı bir bağışıklık kazanılıyor. Ki sonrasında dediğim kısım genelde deneğin sistemi deneyi kaldıramadığından dolayı ölümle sonuçlanıyor. Yarın ödülünüzü bizzat Bay Edgar kendisi verecek."
Ardından yürüdü ve arabasına bindi. Ağzım açık bakıyordum, neden bu kadar karışık bir düzmece oynuyorlardı ki? Kafamı toparlamaya çalıştım. Gerçekleri mi söylüyordu? Gerçekten de kayıtlardaki hayatta kalan son denek ben miydim, ve şuan risine karşı bağışıklığım var mıydı? Ama ya James? Jesse'yi kayda almamıştı zaten, orasını biliyordum. Ama James...
"Edgar seni kayda almadı mı?" diye sordum.
"Beni gördüğünde Edgar'ın yüzündeki ifadeyi görmüştün değil mi?" diye sordu gülümseyerek. "Adam bayağı şaşırmıştı. Neden? Çünkü öldüğümü düşünüyordu. Ben de onun öldüğünü sanıyordum. Bilmiyorum, sanırım 'denek öldü' diye işaretlemiş olmalı. Ama bir düzmeceye benziyor. Zaten yarın Edgar'ın öldüğü ortaya çıkar. Gitme derim."
"Şey..." dedim. "Bana hapishanedeyken içindeki ilacı etkisiz hale getirdim demişti. Bu bir yalan mıydı, yani ikinci aşamaya mı geçirdi beni?"
Doğrusunu söylemek gerekirse, asıl amaç birinci aşamada kalıp hala risine karşı bağışıklık olmasını sağlamaktı. Hatırlarsanız Jesse hala birinci aşamada, ve Edgar ona risin vermemi sağladığında bir etki etmemişti. Bunu sonradan anladım. Ama eğer o adamın söyledikleri doğruysa, benim projenin başarılı olan elemanı olmamam gerekir. Onlara Jesse'nin adını vermeliydi, çünkü asıl formül onda işlemişti. Adam hala ilk aşamada ve risine karşı bağışıklığı var. Yoksa... Jesse'nin öldüğünü mü düşünüyordu? Ama ölmeden önce bana "Sen ve Jesse için gelecekler." demişti. Yani ölmediğini hala biliyordu. Ama hayır... Formülü bizi Jesse'nin düştüğü yere göndermeden önce yazmıştı. Yani Jesse'nin hayatta olduğunu biliyordu. Yoksa bunların hepsi sadece düşünüp kafamı karıştırmam için miydi? Tanrım... Kafayı yemek üzereydim!
James'in "Bilmiyorum." demesiyle irkildim bir an. "Edgar bu tarz yalanlar oynayıp yalanlar söylemeyi sever. Neden bilmiyorum, ama senin şuan ikinci aşamada olduğuna dair bir his var içimde. Onlar da, eğer gerçekse o adamın dediği... Sanırım -madem birinci aşamadayken risine karşı bağışıklık sağlanmıyor, biz de elimizdeki formülle yetinelim.- dediler. İkinci aşamada olan ve yaşayan tek varsın, kayıtlarda yani. Her neyse, benim iyice kafam karıştı. Ben her ihtimale karşı şehri terk ediyorum."
İnanın benim kafam daha da allak bullak olmuştu. Ceketini alıp evden çıkarken "İyi şanslar." dedim dalgın bir ifadeyle. Ardından hastaneye döndüm. Jesse'yi kontrol etmek için.

PrygtonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin