Bölüm 6

4.7K 281 20
                                    

Röntgen çekiminden sonra doktorun kendi kendine konuştuğunu duydum. 

"Olması gereğinden çok hızlı büyümüş. Şimdiden %7 mi? İmkansız!"

"Kanser mi, doktor?" diye sordum.

"Kanser olduğundan şüpheliyim. Ama başka ne olabilir ki? Ayrıca genetik de olabilir demiştin. Çünkü hem senin babanda, hem kardeşinde hem de sende oldu değil mi?" dedi.

"Bahsetmeyi unutmuşum, ikisi de beyin kanseriyle ölmediler. Silahlı soygun. Bu da tesadüf olabilir mi?" dedim. Bir şeyler saklamaya gerek yoktu.

"Hiçbir fikrim yok" diye kısa kesti doktor. 

"Hiçbir şey yoksa... Burada daha çok durmamın gereği de yok, teşekkürler. Doktor...." adını bilmiyordum.

"Doktor Edgar." dedi ve elini uzattı. Yersiz bir tokalaşmaydı ama her neyse.

Ardından evime döndüm. Akşama kadar patlamış mısır - soda ve film üçlüsüyle baş başa kaldım. Akşam saat on gibi uyuyakalmışım, çok derin bir uyku çekmişim sanırım. Sabahın 7'sinde çalan telefona uyandım. Arayan patronumdu. Ve ben uyandığımda sinirli olurdum. Tüm öfkemi ondan çıkaracaktım yine.

"Tom, izinin dün bitti farkındasın bunun değil mi?" diye sordu.

"Üzülmeyeceğin, hatta umrunda bile olmayan bir haber vererek seni meşgul ettiğim için kusura bakma ama, beyin kanserine yakalanmışım. Son günlerimi de çalışarak geçirecek halim yok. İstifa ediyorum."

Bir şey söylemesine fırsat bile vermeden telefonu kapattım. Ardından tekrardan kanepeme uzandım. Şaşırtıcı olmamakla beraber çok klasikleşen bir hareket daha, yeniden uyuyakaldım. Ama garip bir şeyler vardı...

Bir saat uyumama rağmen rüyamın tüm detaylarını hatırlıyordum. Uyuyakalmadan önce babamı düşünmüştüm. Ve rüyamda da babamı görmüştüm. Ben rüyasını hatırlayan biri değilimdir. Bu bana garip gelmişti. 

Birkaç dakika kanepede uzandıktan sonra garip şeyler tekrarlanmaya başladı. Bir anda kalp atışlarımı duymaya başladım. Ve en garibi ise, sanki kalbim atmıyor, evimin önünden tren geçiyor gibiydi. O kadar hızlıydı ki... 

Pencereden içeriye giren gün ışığı da sanki bir kaynak makinesinden çıkan o parlak ışık kadar yakıcıydı. Terlemeye başlıyordum. O rahatsız edici ışık, kalp atışlarımın sesleri... Bir de üstüne baş ağrısı eklenmişti. Ayağa kalkmaya çalıştım. Sendeleyip düştüm. Acı bile hissetmeden rüyaya dalmıştım.

Neler oluyordu böyle?

PrygtonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin