Bölümü yazmadan önce okuyucularıma teşekkür etmek istiyorum. Bu hikayeyi yazdığımda aslında pek bir şey ummamıştım. Özellikle de okunma konusunda. Ama sonrasında durum beni epey şaşırttı. Daha önce bilim kurguda ilk yüze gireceğimi söyleseler dalga geçtiklerini söylerdim. Şimdi ise gözlerime inanamıyorum. Bilim kurgu türünde ilk beşe girmişim. Her okuyana, vote atana, yorum bırakana teşekkür ediyorum. Siz harikasınız!
Her neyse, daha fazla oyalamadan yeni bölümle başbaşa bırakayım sizi. ^^
...
Jesse komadan çıkmıştı. Doktor bunu söylediğinde direk odaya daldım. Hemen yatağın yanında dizlerimin üstüne çöktüm. Jesse'ye baktım. "Jesse, orada mısın? Dünyadan Jesse'ye, cevap ver Jesse!" dedim.
Jesse gözlerini açıp beni süzdü baştan aşağıya. "Evlenme mi teklif ediyorsun?" dedi kahkaha atarak. Bana kızgın değildi... Tanrım, inanamıyordum buna.
"Jesse, olaylar çok karışık." dedim. "Edgar'ın oynadığı..."
Doktor hala odadaydı. Ona bakıp "Özel bir şey konuşmamız gerekiyor da, müsade eder misin acaba?" dedim. Doktor da "Fazla uzun tutmamanız iyi olur çünkü hastayı yormak istemeyiz." diyerek odadan çıktı. Jesse'ye bakıp konuşmaya devam ettim.
"Her neyse." dedim. "Edgar bayağı kafa karıştırıcı bir oyun oynadı bize. Ben tam olarak amacını anlamadım. Edgar'ı kafasından vurdum, yani bu sefer gerçekten öldü. Bir zombi gibi geri dönmeyeceğine eminim dostum. Ama hükümetin bizim peşimize çoktan düştüğünü söyledi, yaklaşık yarım saat önce de evime biri gelipPrygton projesinin son hayatta kalan deneği olduğumu söyledi. Yarın beni arabasıyla alacakmış. Ne diyorsun, gitmeli miyim? Yoksa bu da hükümetin bir oyunu mu?"
"İstediğini yap dostum." dedi Jesse umursamaz bir tavırla. "Önemseyemeyecek kadar berbat bir durumdayım şuan. Biraz uyumak istiyorum. İyi şanslar."
Bir şey söylemeden odadan çıktım. Bu Jesse'nin bana karşı aldığı bir tavır falan mıydı? Anlayamıyordum. Muhtemelen kızgındı bana. Ama bu normaldi.
Her neyse - diyerek eve döndüm. Saat akşam 9-10 civarındaydı. Gözüme uyku girmiyordu bile. Hemen uyuyup uyanmak istiyordum. Çünkü çözülmesi gereken bir olay vardı. Ve yarın oraya gidecektim. Çünkü aklım o kadar karışıktı ki, tüm bu olayların yanıtlarını almak için ölüme gidebilirdim. Sanırım bu da Edgar'ın benim zayıflığımı bilmesinden kaynaklanıyordu. Bir uyku ilacı içtim, yarım saat içinde uykuya daldım.
Alarm çaldı, saat 8:40'tı. Hemen üstümü giyinip kahvaltımı yaptım. Sonra aynaya baktım. Neden bilmiyorum, heyecanlaydım. Kapı çalındı. Koşa koşa kapıya gittim ve açtım.
"Bay Tom?" diye sordu dünkü adam. "Size adımı vermeyi unuttum sanırım. Ben Daniel. Her neyse, geç kalmak istemeyiz değil mi?"
Hiçbir şey söylemeden arabaya doğru yürüdüm. Daniel da şöför koltuğuna geçti. Sanki kötü bir şey olmayacak gibi hissediyordum.
Yaklaşık 20 dakikalık bir sürüşten sonra Oklohama'daki en büyük hastaneye gelmiştik. Doxin Hastanesi. Daniel'la birlikte hastaneye girdik.
Ardından içi boş bir asansör gelene kadar bekledik. Asansör geldiğinde içine girdik. Daniel cebinden bir kart çıkartıp asansörün cam yapılı yerine gösterdi. Bir "bip" sesi duydum. Asansör aşağıya iniyordu. Sıfıra (yani zemin kata) gelene kadar normaldi her şey. Sonrasında ise -1'e indi. Asansördeki tuşlara baktım. -1 diye bir kat yoktu. Sanırım gizlilik konusunda her şeyi planlamışlardı.
Beni orada hiç kimse görmeden öldürecekler miydi? Korkuyordum. Ama merakım korkumu bastırıyordu. Karmaşık hisler içerisindeydim.
Asansörün kapısı açıldı. Ortada camdan, yuvarlak bir masa vardı. Bir sağında bir de solunda beyaz gömlekli, doktor olduğu belli olan iki adam oturuyordu. Ben de boş kalan iki sandalyeden birine oturdum. Daniel da diğerine oturup "Edgar'ı bekliyoruz şimdi de, ücretinizi o teslim edecek size." dedi.
"Ücret mi?" dedim, ama Daniel'in cevap vermesine fırsat bile kalmadan asansörün kapısı açıldı. Başka bir doktordu. Daha kaç kişi gelecekti? - diye düşünürken adamın aslında toplantıda olmadığını anladım. Bir mektup getirmişti.
Daniel'in kulağına bir şeyler fısıldadı, ardından mektubu verdi. Daniel mektubu okumaya başladı.
"Bay Edgar'dan gelmiş." dedi şaşkın bir ifadeyle. "Diyor ki, -bu mektubu lütfen Bay Tom'a verin. Yüksek sesle size de okusun. Ama bizzat onun okumasını istiyorum-."
Daniel'in mektubu uzattı. Edgar'ın hala ölmemiş olma ihtimalini düşünüyordum da... Eğer bu sefer de hayatta kaldıysa kafama bir tane sıkacağım - dedim içimden. Mektubu açtım ve sesli bir şekilde okumaya başladım.
"Şöyle diyor..." dedim. "Bay Daniel, Tom'a vereceğiniz parayı kasaya koydum, parayı siz verin lütfen. Bugün burada olamama sebebim ölmüş olmam. Çünkü şuan ya mektubu okuyan kişi beni çoktan öldürdü, ya da kanserim yüzümden öldüm. Evet Tom, sanırım -Eğer madem ödül alacaktım, madem bana ödül verecekti, madem oyunu kurallarına göre oynayacaktı, o zaman neden beni öldürmeye çalıştı? Onu da geçtim neden kendi hayatını böylesine saçma bir oyundan dolayı riske attı?- soruna cevap bulmuş oldun. Prygton projesine başladığımda ilk olarak kendimi denek olarak kullanmıştım. Daha önce hiçbir bilim adamının yapmaya cesaret edemediği bir şey. Yanlış formülleri karıştırmışım. Kimyasallardan kanser kaptım. Bu yüzden yani, her şey planladığım gibi gitti. Tom, beni öldürmenin bile planlarımın işlemesini engelleyemiyor. Bu yüzden zekamın önünde diz çökmelisin. Hatta hepiniz zekamın önünde saygı duruşuna geçmelisiniz. Aman her neyse... Oyunu ben kazandım, ama sen de Jesse'nin ameliyatını yapacak kadar bir para kazandın. Jesse tekrar yürüyebilecek, sen kendini affettireceksin, geriye yine yüklü bir miktarda daha para kalacak. Vee... Herkes mutlu. Bu küçük oyunumuzun sonuna geldik Tom, kaybetmene ödül olarak da bir teselli ödülü vermeliyim. Evet, Daniel verecek aslında. Ama ölmemiş olsam ben verirdim. Her neyse, güzel oyundu Tom. Bay Daniel lütfen kaybedene bir milyon dolarını teslim edin. Ha Tom bu arada... Adios amigo!"
Tüm mektubu yüksek sesle okumuştum. Hiç kimse parayı Daniel'ın teslim edeceği kısım dışında hiçbir şeyi anlamamıştı. Ama bu mektup benim için o kadar büyük bir yanıt taşıyordu ki...
O ses kulaklarımın içinde yankılandı. "Adios amigo!" ve gülümsedim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prygton
Fiksi IlmiahAmerika hükümeti ülkenin en iyi bilim adamlarını ve cerrahlarını toplayarak bir deney başlatılar. Deneyin amacı, bir ilaç yardımıyla, deneklerin beyinlerini tüm kapasiteyle kullanmalarını sağlamak. Ancak sonrasında içlerinden birinin "Bu insanlar b...