Muhtemelen onu öldürmek isteme ihtimaline inanmadığı için böyle bir şey yaptı. Nedenini bilmiyorum ama yine de böyle yapması benim için harika oldu. Ayağa kalkıp söz hakkı istedi. Hakim ona söz hakkı verdi, Jesse konuşmaya başladı.
"Dün akşam olanları hatırlıyorum." dedi. "Tom'un evine gitmiştim. İkimiz de neredeyse sızmıştık. Ben hayattan bıkkın bir insandım zaten Tom'a söyleyin inanmıyorsanız. O sızdıktan sonra duygusal şarkılar dinledim. Bıkmıştım yani anlayacağınız. Yani, o beni zehirlemedi. Söylemeye çekiniyordum. Ben kendimi öldürmeye çalıştım. Tom masumdur. O bir karıncayı bile incitmez sayın hakim."
Hakim hepimize garip bir ifadeyle bakıp "Doktor, Tom'un Jesse'yi öldürmeye çalıştığını söylemişti." dedi.
"Tom'un bana söylediğini ben size aynen söylüyorum." dedi Edgar.
"Ama hayır, öyle bir şey olmadı." dedi Jesse. "Bir psikolog veya psikiyatriste ihtiyacım var bunu kabul ediyorum. Bu konuda bana yardımcı olabilirseniz sevinirim. Ama Tom masum. O benim hayatta en çok güvendiğim dostum. Neden beni zehirlesin ki?"
Hakim Jesse'ye inanmıştı. Bana bakıp "Suçsuz bulunmuştur, zincirleri çözebilirsiniz." dedi. Adamlar gelip elimdeki zincirleri çözdü. Bu kadar basit miydi? Doktor bu işin peşini bırakmayacaktı. İzin bile istemeden aceleyle mahkeme salonundan çıktı.
Ben de Jesse'yle birlikte mahkeme salonundan çıktım. Bana bakıp "Neden beni zehirledin?" diye sordu, sanki bunu yaptığımı biliyormuş gibi.
Eğer bu derecede koruyucu bir arkadaşa sahipsem, ona gerçekleri anlatmalıydım diye düşündüm. Ve öyle de yaptım. Tüm özelliklerimden, ilaçtan ve doktordan bahsettim.
"Özür dilerim Jesse." dedim. "Kendimi asla affedemeyeceğim. Sen her ne kadar beni affetsen de."
Birlikte hastaneye gittik ama Doktor Edgar oralarda yoktu. Birlikte mahalleye döndük. Yine benim evime geçtik. Bir şeyler atıştırdıktan sonra ikimiz de kanepede sessizce oturduk.
Jesse bana dönüp "Ne yapmayı planlıyorsun?" diye sordu.
"Doktorun amacını öğrenmeden ölmek gibi bir planım yok." dedim. "Ve yaptıklarından dolayı bedelini ödemeli. Bu arada fare zehri demişti değil mi? Fare zehri değildi o, sana verdiğim zehir risindi. İki gün önce Lakers maçının olduğu günde de beni zehirleyen oydu herhalde."
Evet oydu, amacı neydi bilmiyordum o an. Ama beni de zehirleyen oydu. Ve fare zehri diyordu. Jesse'de de aynı şeyi söylemişti. Benim yemek aramda içeceğime risin atmıştı. Akşam etkisini göstermişti. Jesse'yi de ben zehirlemiştim. Kendi ellerimle risin vermiştim. Ama mahkemeye fare zehri diye anlatmıştı.
İkimizi de risinle zehirleyip de tekrardan tedavi ederek neyi amaçlıyordu ki? Ondan öncelikli olarak, attığım her adıma dikkat etmeliydim. Eğer beni parmaklıklar arasında görmek istiyorsa ve bunu beceremiyorsa mutlaka seri katil kiralar.
Telefonla arayıp istifamı verdim. Yine Jesse'yle geçinecektim. Bu bizi daha da yakınlaştırmıştı aslına bakarsanız. Ve buna da sevindim. Yine de kendimi asla affedemeyecektim. O her ne kadar beni affetse de. İşin doğrusu beni haklı buluyordu. Garip. Ben Jesse'nin yerinde olsaydım, muhtemelen beni zehirlemeye çalışan Tom'u mahkeme salonunda öldürmüştüm.
Ama o, ben değil sonuçta.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prygton
Science FictionAmerika hükümeti ülkenin en iyi bilim adamlarını ve cerrahlarını toplayarak bir deney başlatılar. Deneyin amacı, bir ilaç yardımıyla, deneklerin beyinlerini tüm kapasiteyle kullanmalarını sağlamak. Ancak sonrasında içlerinden birinin "Bu insanlar b...