Bölüm 20

3.6K 195 8
                                    

Akşama doğru Doktor Edgar Jesse'yi kontrol etmek için onun yattığı odaya girdi. Yaklaşık yarım saat sonra çıktığında direk bana geldi. "Merak etmeyin." dedi. "Meth kullandığı için onu veya sizi polise ihbar etmeyeceğiz. Ama arkadaşınıza önem veriyorsanız, size kesinlikle bir rehabilitasyon tavsiye ederim. Onu kontrol altına alabileceğinizi sanmayın. Bilmiyorsunuz bu uyuşturucuyu. Meth, bir kere kullandığınızda bile bağımlılık yapar. Yarın akşam eğer meth bulamazsa oraya buraya saldırmaya başlar. O yapmaz demeyin lütfen. Çünkü herkeste aynı tepkiyi gördüm ben."
Nedense Jesse'den çok Edgar'ın kullandığı tatlı dile yoğunlaştım. Adam ya çok iyi rol yapıyordu, ya da gerçekten hafızasını kaybetti. Eğer kaybetmeseydi böyle bir numara yapıp pusu kurardı. Evet aşırı kurnaz bir adam. Ben Jesse taburcu olana kadar hastanede durdum. Bir sonraki sabah hastanede çıkış yaptık. Onunla konuştum. Biraz abisi gibi davrandım. Hem azarlama olarak, hem de tavsiye verme olarak. Bana kem küm yapmaya başladığında "Sus, ağzını bile açma!" dedim. 
"Zaten ne zaman ağzımı açsam azar işitiyorum." dedi. Buradaki ince espriyi anlamıştım. Edgar'ın ağzını açma olayını kast ediyordu. Edgar'a risin verirken ağzını aç dediğimde kendi ağzını açmıştı. Her neyse, onu bir güzel azarladım. Bir nevi çocukmuş gibi davrandım biraz.
"Yarın erkenden kalkıp rehabilitasyona gidiyoruz Jesse." dedim. "Ve evet ihanet etmezsin bana biliyorum. Ama Edgar'ın söylediklerine göre 'o öyle yapmaz' dediğimiz insanlara bile çok kötü şeyler yaptıran bir şeymiş bu. Nereden aklına esti, hangi aptalın sözüne kandın da kullandın ki?"
"Öncelikle..." dedi. "Ne zamandan beri Edgar'a güvenmeye başladık? Hem Edgar ölmemiş mi?"
Al bir de buradan yak, şimdi yine her şeyi baştan anlattım. Hafızasını kaybetme olayını, ölmediğini falan yani. Sonra tekrardan bağırmaya devam ettim. "Yarın rehabilitasyona gidiyoruz Jesse." dedim. "Ve evet bu konuda sana güvenmiyorum. Bazı önlemler almam gerek. Ama şunu bilmeni isterim, yapacağım şeylerin hepsi senin iyiliğini düşündüğüm için. Beni anlıyor musun?"
"Hı hı tabi." dedi Jesse gözlerini devirerek. 
Sanırım başka çarem kalmamıştı. Birlikte bizim evimize girdiğimiz gibi mutfaktan bir tava aldım ve o daha nereye gittiğimin farkında bile olmadan kafasına sertçe vurdum. Bayılmıştı. Hemen dolaptan elidevenlerimi alıp ellerine taktım. Ardından tavan arasından ipimi getirip iki elini de yatağa bağladım. Kurtulamazdı. İmkansızdı. Uyandığında her ne kadar "Çöz şu ipleri! Bir daha kullanmayacağıma söz verdim!" diye bağırsa da, onun iyiliği için bunu yapmak zorundaydım. Onu düşündüğüm için, ona güvenmiyordum.
Ve tüm bu yazdığım şeylere başlarken size bu olaylardan "Hayatımı değiştiren olaylar" diye bahsettiğimi hatırlatırım. Evet, başlarda ne kadar umursamaz olduğumu biliyordunuz. Bir anda bu şeyler olunca etrafımda olan bazı şeyleri umursamaya başladım. Öncelikle kendimi umursadım. Ölüm korkusu içime oturdu. Bu korkudan kurtulduğumda kendimi önemsediğimi anladım. Ve sonra da Jesse, her ne kadar onu her zaman en iyi arkadaşım olarak görsem de bu olaylardan önce hiç bu kadar değer vermemiştim ona. Yani eskiden eğer uyuşturucudan ölseydi, cenazesine gitmek için kılımı kıpırdatmaya üşenirdim herhalde. Ama değiştim. 
Peki ne değiştirdi beni? İlacın bir etkisi miydi yoksa? Sanmıyorum. Tanrıdan gelen bir şey olabilir. Ve evet, tam o sıralar bende bir tanrı inancı başlamıştı. 
Hayatımı değiştirdi derken boş konuşmuyordum.

PrygtonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin