Bölüm 3

6.5K 335 19
                                    

Umursamaz insanlar ikiye ayrılır; doğuştan umursamaz olanlar ve kötü bir olay yaşayıp yaşama sevincini kaybedenler. Ben mi? Ben doğduğumdan beri umursamaz biriydim. Babamın ölümünden sonra iyice abarttım bunu.
Neden yaşıyorum, veya elimdeki bu yaşama umudu (kağıt parçası) bana nasıl yardımcı olacak? Babam ve küçük kardeşim öldü. Annem de artık kaldıramayacak bunları. Ben de ölürsem ne olacak? Kimsesiz kalacak. Sanırım ailemiz lanetlenmiş. 
Bir araba tamircisi bile kenara köşeye birkaç kuruş sıkıştırır değil mi? Biriktirebildiğim paranın hepsini alıp otobüse atladım ve Nebraska'ya doğru yola çıktım.
Otobüs yolculuklarını hiç sevmem. Zaten tüm yolculuk boyunca uyumuşum. Her neyse, indiğimde de bir taksiye binip annemin bana mesaja yolladığı adrese gittim. Mezarlığın tam adresini göndermişti. Arabadan inip mezarlığın önüne geldim. Annem karşı kaldırımdaydı. 
Paranoyaklığımdan dolayı, ondan önce ben sağa ve sola baktım. Hiç gelip giden bir araba yoktu. Sahte bir gülümsemeyle ona el salladıktan sonra yanıma gelmesini bekledim. Göz yaşlarını tutamayarak ağlamaya başladı. Ona sarılığ "Tamam buradayım her şey yolunda." dedim.
Buna kendim bile inanmıyordum, ama her ne kadar umursamaz olursam olayım yine de bir insan annesinin ağlamasını kaldıramazdı. Ona bulabildiğim tüm tesellileri sıraladım. "O artık daha iyi bir yerde." den "Bir gün biz de onunla birlikte olacağız" a kadar. 
Ağlayan insan düzgün düşünemez. Bu tür şeylere inanmadığımı biliyordu. Ama yine de her türlü teselliye ihtiyacı vardı.
Mezarının yanına gidip diz çöktü. Ağlamayı kesmiyordu bir türlü. Ardından onunla birlikte dua etmeye başladım. Bunu sırf annem için yapıyordum. Düşünün, ne kadar komik bir durumdayım. İnanmadığım tanrıya annem daha iyi hissetsin diye dua ediyorum.
"Seni de unutmadım. Sen de küçük Tim gibi bir sene sonra gideceksin değil mi?" dedi bana. Gözlerinden anlamıştım. O umursamaz olamazdı. Düşünün. Kocanız ve çocuğunuz öldü. Biri de yolda hazır. Ne yapardınız? Ben onun yerinde olsam muhtemelen intiharı seçerdim.
Ama her neyse, cebimde kalmış olan o kağıt parçasını çıkartıp "Bana buraya gitmemi söylediler, yaşamam için bir umut var." dedim. 
Annem beni, benim kendimi tanıdığımdan bile daha iyi tanıyordu. "Gidecek misin?" diye sordu umutsuz bir ifadeyle.
"Şansımı deneyeceğim." dedim. 
Tek bir söz etmedi. Sadece sustu. Muhtemelen küçük kardeşim Tim'i düşünüyordu. Ağlamayı durdurmuştu. 
Ben her ne kadar inanmasam da mezarının önünde diz çöküp "Huzur içinde yat küçük kardeşim." dedim ve gelirken beş dolara aldığım garip ve ismini hatırlayamadığım o çiçeği toprağın üstüne koydum. 
Ardından annemin evine gittik. Birkaç gün onda kalmamı istedi. Buna hayır diyebilir miydim? İstesem de diyemezdim. Ve ben bir robot değilim. Biraz da olsa vicdanım var. O zavallı kadını tek başına bırakamazdım. Patronumu arayıp birkaç günlük izin aldım.

PrygtonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin