Can havliyle kendimi kapının dışına attım. Kafam o kadar karışık, beynim o kadar sulanmıştı ki saatin kaç olduğundan bile haberim yoktu. Ortalıkta bir zombi gibi yürüyordum. Bir an bağırabileceğim aklıma geldi. "Biri yardım etsin!" diye son gücümle bağırdım, ama sesim kendi kulak zarımı patlattı gibi hissettim. Bildiğiniz kükremiştim yani.
Ardından yere yığılmışım, hatırladığım şeyler arasında "Biri adama yardım etsin" li bir şey vardı. Sanırım beni hastaneye taşıyan da o adamdı. Gözlerimi aynı hastanede açtım. Aynı doktor. Yani Doktor Edgar.
"Sorun nedir?" diye sordu bana.
Ona tüm sorunları anlattım. Ağzı açık bir şekilde dinledi. "Beyin kanseri böyle bir şey yapmaz ki." dedi bana.
"O halde beynimdeki şey ne olabilir?"
"Röntgene tekrardan bakmama izin verin." dedi ve odadan çıktı. Ardından soluma baktım. 45'li yaşlarda sakallı, şapkalı bir adam oturuyordu. Ne olduğundan habersiz çekinerek "Me... Merhaba?" dedim şaşkın bir ifadeyle.
"Sizi hatırlıyorum." dedi adam.
"Beni buraya taşıyan kişi sizseniz tabi hatırlarsınız." dedim.
"Hayır, yani evet. Ama söylemek istediğim şey o değil. Birkaç gün önce çarptığım adam sizdiniz. Utanç duyuyordum. Buna rağmen benden şikayetçi olmadınız değil mi?
"Polislerle uğraşacak halim yoktu." dedim ve kısa kestim. Ardından doktor geldi. Şaşkın bir ifade vardı yüzünde. Yanımdaki adama çıkmasını rica etti. Ardından kapıyı kilitleyip yanıma oturdu.
"Bunun ne olduğunu biliyorum." dedi.
"Dinliyorum." dedim şaşkın bir ifadeyle.
"Prygtom adlı bir ilaç. 1976 yılında 15 denek üzerinde denendi. Bunlardan biri de muhtemelen babandı. Bana babanın doğum ve ölüm tarihini söyleyebilir misin? Ve senin kendi doğum tarihini."
"Babam 1959'da doğdu, ben 1978'de doğdum. Babam 1989'da silahlı saldırıda öldü. Ben ise burada ölümü bekl..."
"Tamam bekle." dedi lafımı keserek. Ardından biraz hesap yaptıktan sonra konuşmaya devam etti. "Baban 19 yaşındayken sen doğmuşsun. O sen doğmadan 2 sene önce bu deneye gönüllü olmuş, ya da zorla denek olmuş. İşler ters gidince, yani ilacın yan etkileri ortaya çıkınca denekleri ve oğullarını tek tek öldürmeye başlamışlar. Bunlara da kaza süsü vererek olayı örtbas etmişler. Aynen babanın silahlı soygunu gibi. Ve sana da araba çarptı demiştin değil mi? Tesadüf olabileceğini sanmıyorum."
"Bir dakika!" dedim. "Bu ne ilacı tam olarak?"
"İnsanlar normal şartlarda beyninin en fazla %5'ini kullanabilir. Ama bu ilaç daha fazlasını kullanmanı sağlıyor. Yani beyninin tümünü kullanan bir insanın neler yapabileceğini düşünsene? Bu senin rüyalarını kontrol etmeni, soğuk terlemeni ve ışığa olan tepkimelerinin aşırı olmasını falan açıklıyor. Beynin her geçen saniye daha da gelişiyor."
"Beni öldürmek mi istiyorlar?" diye sordum korkuyla. Neden korktuğumu bilmiyordum. Sonuçta kanserimi duyduğumda umrumda bile olmamıştı. "Neden ki?"
"Beyninin tümünü kullanabilen bir insanınn neler yapabileceğini düşünelim. Küçük şeylerle başlamak gerekirse o insan kendi rüyalarını kontrol edebilir, beynini her cisim için bir mıknatıs gibi kullanabilir, o cismin saflığını veya şeklini değiştirebilir. Daha devam edeyim mi?" dedi.
"Tehlikeli biri olabileceğimden korkuyorlar." dedim.
"Kesinlikle!" dedi. "Tehlikedesin Tom. Dikkatli ol."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prygton
Ciencia FicciónAmerika hükümeti ülkenin en iyi bilim adamlarını ve cerrahlarını toplayarak bir deney başlatılar. Deneyin amacı, bir ilaç yardımıyla, deneklerin beyinlerini tüm kapasiteyle kullanmalarını sağlamak. Ancak sonrasında içlerinden birinin "Bu insanlar b...