"Saygı gösteriyorum, adamlar iyi planlamış." dedi Jesse sanki benime dalga geçermiş gibi.
"Ciddi olamazsın." dedim boş boş bakışlarla. "Daha yarım saat önce evinde silahlı bir adam vardı ve senin tek tepkin 'iyi planlamışlar' mı oluyor? Deli falan mısın sen? Hiç kendi yaşamın hakkında endişelenmiyor musun?"
"Yoo." dedi aynı tavırla. "İnsan en yakın dostunun da güvenini bir kez kaybedince hayattan soğuyor."
Ona öyle bir baktım ki resmen bir 'abi dayağı' atacakmışım hissi verdim. "Şuan resmen sevgilisinden ayrılmış bir ergen gibisin." dedim sinirle. "O nasıl bir sözdür? 'Aman tanrım en yakın dostumun güvenini kaybettim artık öldürseler bile umrumda olmaz' falan. Hem saçmalıyorsun Jesse. O anlık bir güvensizlikti sadece. Sen beni her türlü şekilde korumuş birisin. Mahkemede, veya Edgar'dan. Ama tam böyle olaylar bitti falan derken böyle bir şeyin olması... Nasıl desem, şok etkisi yarattı gibi bir şey. Ayrıca senden sadece bir gram şüphelendim. Sadece sormak istemiştim. Sen şuan muhtemelen sana hala inanmadığımı falan düşünüyorsundur."
Gözlerini kısarak dalga geçer bir ifadeyle "Biliyor musun..." dedi. "Şimdi o ajan sana mahkeme tarihini söylediğinde o mahkemeye git ve doğruları söyle. Ve Edgar'ın verdiği tüm parayı, hatta evden gelecek olan parayı bile kendine al. Hiçbir halt istemiyorum ben. Beni yalnız bırak. Terk et burayı, artık dostum falan değilsin."
Ardından kendini kanepeye attı, ama bunu daha fazla kaldıramayacaktım. Onun omzundan tutup ayağa kaldırdım. Elini omzuna koydum, bir abi tavsiyesi verir gibi yapacaktım. Ama tam bir 'atarlı ergen' gibi davranıp "Çek şu elini." diyerek geri adım yaptı. İşte o an sinirime hakim olamadığım andı. Gözlerimi kapadım, üçe kadar saydım ve gözlerimi açıp Jesse'nin tam suratının ortasına yumruğu yapıştırdım. Zavallı çocuk yere yığıldı acıyla bağırarak.
Yerde kıvranırken "Aah... Neden yüzüme... Neden... Aah!" tarzı şeyler söylüyordu. Ben ise filmlerdeki kötü adamlar edasıyla sinirli sinirli nefes alıp yumruğumu sıkıyordum.
Jesse kanepenin koluna tutunarak ayağa kalktı, bir sarhoş gibi ayakta durmaya çalışarak bana baktı ve "Zavallının tekisin." diye mırıldandı.
İşte o an onun omuzlarından tutup kendime doğru çektim, ona vuracağımı sandı. "Yüzüme atabildiğin kadar sert bir yumruk at." dedim. "Bunu hak ettim. Ve ayılmaya ihtiyacım var. Buna ihtiyacım var Jesse, bana yumruk at!"
"Demek bir şeye ihtiyacın var ha?" dedi yamuk ağzıyla gülerken. "Kendini yumrukla o zaman, aşağılık herif."
Daha fazla bir şey olmasını istemediğim için evi terk edebildim sadece, elimden gelenin en iyisi buydu. Ardından kendi evime girip geçenki partiden kalmış olan otu sararak kendi kendime sakin olmamı söyledim. Kafayı bulmak benim işime yarıyordu.
Hayır hayır, sadece rahatlamam için değil. Başka işlerde de işime yarıyordu. Ne mi? O gün kafayı bulduğum sırada aklıma bir fikir geldi. Ve kendi kendime gülerek şu sözü söyledim; "Peşinde bir seri katil olsaydı onun seni öldürmesini nasıl önlersin? Tabi ki de katile, ona seni öldürmesi için teklif edilen paradan daha çok para vererek, seni öldürmek isteyen adama bir 'geri tepme' uygulatarak."
Harika bir plandı. Hem param da vardı. Jesse'nin bana karşı olan düşmanlığı kısa bir sürede geçer diye umuyordum. Şimdi önemli olan onunla olan arkadaşlığımı kurtarmak değil, Jesse'yi ve kendimi korumaktı.
O akşam geç saatlerde açık olan bankalardan birine gidip yirmi bin dolar civarı para çektim. Katilin bu kadar parayı kabul edeceğini umarak tabi...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prygton
Fiksi IlmiahAmerika hükümeti ülkenin en iyi bilim adamlarını ve cerrahlarını toplayarak bir deney başlatılar. Deneyin amacı, bir ilaç yardımıyla, deneklerin beyinlerini tüm kapasiteyle kullanmalarını sağlamak. Ancak sonrasında içlerinden birinin "Bu insanlar b...