Bukre
1 hafta olmuştu neredeydese yabancı bana o masajı atalı. O günden sonra bir defa bile mesaj atmamıştı.
Git demiştim,
O da gitmişti.
En iyisi buydu sanırım. Çünkü ben Serkan'dan hoşlanıyorken yabancıya 2. erkek muamelesi yapamazdım.
Bu acımasızca olurdu.
Bu iğrenç olurdu.
'Peki ya şimdi yaptığın ne Bukre, ilk önce onunla konuşup sonra kalbini kırmadın mı?'
Kırdım.
Yaptım.
Ben iğrenç bir insanım!
Özür dilerim yabancı..
Titreyen telefonumla elime telefonumu aldım.
Serkan mesaj atmıştı.
Tebessüm ettim.
Serkan: Bugün müsait misin? Sinamaya gidelim mi?
Bukre: Olur müsaitim :)
Serkan: O zaman saat 16.00 da hazır ol küçük hanım ;)
Yüzümdeki tebessüm büyük bir gülümsemeye dönüşürken saatin 15.30 olduğunu fark ettim.
Hızla yerimden kalkıp üzerime giyeceklerimi seçmeye başladım.
~~~
"Ah bu da olmaz" diye diye sonunda bulmuştum üzerime giyeceklerimi.
Ve saat 16. 30 olmuştu.
İyi de neden mesaj atmamıştı ki hiç acaba işi çıkmıştı da unutmuş muydu mesaj atmayı?
Elime telefonu alıp mesaj yazmaya başladım.
Bukre: İşin mi çıktı? Ya da geç mi geliceksin? 16.30 oldu da..
Anında gelen mesajla gülümsedim.
Serkan: Yaklaşık yarım saattir aşağıdayım bekliyorum.
Offf!
Gerizekalı gibi bekletmiştim resmen!!
Serkan: Merak etme, beklemem sorun olmadı, olmaz, beklerim ben seni ;))
mesajı görüp gülümsedim.
hızla çantamı alıp aşağıya indip ayakkabılarımı giyip dışarıya çıktım. Direğe yaslanmış beni bekleyen Serkan'ı görüp gülümsedim.
Bu çocuk ne çok gülümsetmişti ama beni..
Yanına geldiğimde sarıldı.
Ben de sarıldım.
"Hadi gidelim" diyerek benden ayrıldı. Sinama salonuna gelmek üzereyken yağmur batırmıştı.
İşte bu!
Yağmur ve ardından yayılan toprak kokusu muhteşem bir nimetti.
'' Yağmurdan nefret ediyorum'' dedi Serkan huysuzca.
Bu üzmüştü işte. Yağmur gerçekten muhteşem bir gerçekti çünkü.
''Yağmurun altında ıslanmaktan da nefret ediyorum.'' dedi yine huysuzca.
Yağmurun altında ıslanmaktan neden nefret ederdi bir insan?
Oysa yağmur huzurdu. Oysa yağmurun altında ıslanmak huzurun ta kendisiydi.
O hızlı hızlı yürürken ben onun aksine yavaşça yürüyordum.
''Bukre lütfen hızlı yürü daha fazla ıslanmak istemiyorum.'' dedi.
Soludum ve '' Ben vazgeçtim sen istersen tek başına git ben gelmek istemiyorum.'' dedim soğukça.
Tamam sevmiyor olabilirdi ama bu kadar nefret etmesi ona ısınan kalbimi bir nebze soğutmuştu.
"Ne demek vazgeçtim. Senin yüzünden ıslandım yağmurda ve buraya kadar geldik." dedi. Evet sinamaya gelmiştik neredeyse.
Ama artık gitmek istemiyordum.
Soğumuştum bir nevi.
"Tamam ama ben gitmek istemiyorum." dedim sertçe.
"Öyle mi" dedi soluyarak.
"Öyle!" dedim kesin ve net bir biçimde.
"Öyle olsun!" dedi ve bir dakika bile beklemeden koşarak uzaklaştı.
Beni bıracaksa zaten gitmeliydi.
Eğer en ufak bir sorunda küsüp gidecekse zaten gitmeliydi.
Ve eğer böyle davranacaksa, kalbimdeki yeri daha fazla büyümeden bitmeliydi.
~~~
Biraz yürüdükten sonra evimin merdivenine gelmiştim. Hava epey kararmıştı. Arabalarında olmamasını fırsat bilip kaldırıma oturdum.
Geceydi.
Severdim yağmuru, severdim geceyi.
(Temsili)
Ve uzun zamandır beni seyreden çocuğu gördüm. Yüzünde kar maskesi vardı kalın kabanı onu büyük gösteriyordu ama yine de farkındaydım benim yaşlarımda, belki 1-2 yaş büyük olduğunu.
Kimdi o?
Benim merdivene oturduğumu fark etmiş olacak ki önümden yavaşça geçti.
O da benim gibiydi.
Yağmurun damlalarına karşı yavaş yürüyordu.
Demek ki seviyordu yağmuru.
(Temsili)
Yüzündeki kar maskesinden yüzü gözükmüyordu ama gözleri gördüğüm en güzel göz olabilirdi.
Siyahtı.
Belki de kahverenginin en koyu tonuydu ama bu gözleri daha önce görmüş olamazdım bu gözleri hatırlamamak aptallıktan başka hiçbir şey olamazdı çünkü.
Ama emin olduğum bir gerçek vardı ki.
O gördüğüm en güzel gözlere sahipti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANCI (Tamamlandı)
Teen Fiction"Herkes televizyondaki dizi kahramanları kadar şanslı olamıyordu ne yazık ki. Bazımız sakat doğuyor, bazımız anne babasız... Benim hikayem, ilk doğduğum gün yazıldı. Henüz bir çocukken bile, babam tarafından sevilmedim ben. Hayata yenik başkamaktı b...