~50.BÖLÜM~

415 29 56
                                    

Yukarıya Ozan'ı bıraktım efeniim.

Bölüme kesinlikle satır arası yorum bırakmalısınız tepkilerinizi merak ediyorum, şimdiden teşekkürler.❤

Ozan

"Abi, iyi misin?" diyerek yanıma yaklaşan Azra'yı görür görmez gözümden düşen gözyaşlarımı temizledim yanaklarımdan.

"İyiyim şirinem sen nasılsın?" dedim ve elimdeki defteri özenle masama koyup yatağıma geri döndüm ve gülümsedim.

"Abi, bana bu oyunu oynamak zorunda olmadığını biliyorsun. İyi olmadığını biliyorum ve sana yardımcı olmak için uğraşıyorum. Lütfen sen de bu uğraşlarıma karşılık ver." dediğinde yüzümdeki gülümseme büyüdü.

"Birileri okula geç kalacağını unutup benimle muhabbete dalıyor. Hadi bakalım. Artık okula gitmen gerekiyor." diyerek yere bıraktığı çantasını kollarına verdim.

"Bugün servisle git yarın ben bırakırım okula seni. Hadi bakalım şirinem." diyerek kapıya kadar onunla birlikte gittim ve bana üzgün bakışlarıyla bakmasına dayanamazken arkadan gelen korna sesiyle,

"Hadi abicim. Kendine dikkat et. Paranı dün gece kalemliğine bırakmıştım." diyerek ona sarıldım.

"Görüşürüz abi." diyerek üzgün bakışlarla bana veda edip servisine bindi.

Servis gidene kadar yüzümdeki güçlü gülümseme kendini belli etti. Artık gözden kaybolan servisle yüzümdeki gülümseme yavaşça silindi.

Ama üzgün bir ifade olmadı, sert bir ifade vardı yüzümde.

Telefonumun melodi sesiyle kendime gelip telefonu kulağıma götürdüm.

"Kardeşim?" diyen Can'ın sesiyle yüzüme yine yalancı bir gülümseme hakim oldu.

"Efendim kardeşim?" dedim neşeli ve oldukça güçlü çıkan sesimle.

"Kardeşim artık gelsen mi diyorum? senin yerine yine imza atamam ben." dediğinde güldüm.

"Tamam geliyorum bugün ders çıkışı gidicem şirkete." dedim ve onayladığında kapattım telefonu. Genellikle dersimin olmadığı zamanlar gidiyordum şirkete ama bugün ders çıkışı gidecektim.

Odama geçip az önce masama koyduğum defteri elime aldım ve göğüsüme bastırdım.

"Gitmedin. Buradasın." Gözlerimi sıkıca kapattım ve tekrar açıp güç almışcasına daha sert bir yüz ifadesiyle defteri masaya bırakıp hızla çıktım evden.

Birkaç aydır eniştemin şirketinde yönetici yardımcısı olarak görev alıyordum. Okulu bitirdiğimde yönetici olacaktım. Eniştem emekli olmayı planlıyordu ve koltuğunu bana bırakacaktı. Ne kadar torpilli gibi hissetsem de bir zamanlar gururumdan çay dağıttığım bu şirkette yükselip yönetici olmayı hak ettiğimi söylüyordu eniştem.

Arababayı park edip üniversitenin içine girdim ve sonunda derse girdiğimde henüz hocanın gelmemesi Can'dan azar yemeyeceğim anlamına geliyordu.

Derse yetiştiğimde Can'a zafer bakışı atıp bir yandan da gülüyordum. Canın yanına geçip otururken hoca derse girmişti zaten.

Yüzümdeki gülümsemeyi anında söküp yerini sert bir ifadeye bıraktı.

Aslında oynadığım iki karakter de ben değildim. Ne gülümseyebilecek kadar mutluydum, ne de yüzümdeki o sert ifadedeki kadar güçlüydüm. Güçsüz ve çökmüş durumdayken bu rolleri nasıl yapabildiğimi ben bile bilmiyordum ama bildiğim bir şey varsa o da  oldukça yorgun olduğumdu.

YABANCI (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin