*2*

43.7K 1K 79
                                    

Multimedya da..Zehra aktaş


Kar beyazı yelesi, uzun bacakları ve asil duruşu ile karşımda duruyordu. Hayallerim de düşlediğim beyaz at. Ellerimi uzatıp yelesini, boynunu okşadım. Üzerimde uzun beyaz bir gelinlik, arkasında yerlere uzanmış bir duvakla.

Ata bindim, sanki gideceği yeri biliyor gibi sakin ve yavaş adımlarla ormanda ilerliyordu. Ormanın uzun ve ürkütücü ağaçlarından çıkıp boş bir ovaya geldik. Arkası uçurum olan bu yüksek yer beni endişelendirmeye başlamıştı ki onu gördüm.

Rüzgarla  siyah saçları dalgalanıyor,heybetli ve iri  vücudu sert rüzgara meydan okuyarak hiç kımıldamıyordu. Kalın kaşları uzun kipriklere koruma sağlıyor, kuzgunî gözleri sert yüzüyle çok yakışıyordu.

Allahım bu nasıl bir güzellikti, her yeri ayrı bir çekiciydi. Bana doğru attığı her adım da kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Sonunda yaklaşıp elini atın yelesine attı ve başını okşadı. Gözlerini gözlerime çevirip bir müddet öylece baktı. Sonra  bir elini attan çekip bana doğru uzattı. Önce eline sonra hayran olduğum gözlerine bakarak elimi sıcacık ellerinin arasına bıraktım.

             ****

" Zehra hadisene be kızım her sabah seninle mi uğraşacağım ben kalk hadi anam bekliyor"

Herşey ama herşey kaybolmaya başlamıştı. Ova, uçurum, beyaz at ve o gördüğüm yakışıklı adam tek tek kalbolunca anladım.

Sadece rüyaymış herşey...

Gül yine her zamanki alaycı tavrıyla gelmiş, beni aşağılama görevine erkenden başlamıştı. Konakta birgün yine sabahın ilk ışıklarıyla başlamış, tüm çalışan ırgatlar da işlerinin başına geçmişti. Gül' ün ilk işi de her zamanki gibi benimle uğraşmak olmuştu.

Gül konağın kahyasi olan sadık kahyanın ve konağın bel kemiği olan emine ananın kızıydı. Uzun boylu, zayıf ,çelimsiz ve küçük yüzünde kocaman gözleri olan esmer bir kızdı. Konağın servis işlerine hep o bakar, gelen misafirleri karşılayıp uğurlardı. Konakta kim ne yemiş, ne giymiş,ne söylemiş tüm dedikoduları o anlatırdı.

" bak hâlâ yatıyor be anam seni gebertecek haberin ola." Dedikten sonra son bir kez duvardaki yarısı kırık aynada kendine bakıp çıktı odadan. Bende hemen kalkıp yatağı toparladim ve yemenimi başıma bağlayıp koşarcasına mutfağa gittim.

Emine ana ellilerin de kısa boylu esmer ama elinden her iş gelen hamarat bir kadındı. Küçük yaşta gelin geldiği bu konaktan ötesini bilmeyen, canı çıkana kadar yorulmak, durmak bilmez biriydi. Her zaman aceleci ve sinirliydi, bu konağa ilk geldiğim zamanlarda kaşlarını birbirine yapışık zannederdim, çünkü hep sert duran yüzü oldukça korkutucu görünüyordu. Mutfağa girdiğim anda yaptığı işten başını kaldırıp küçümser bir bakış attıktan sonra söylenmeye  başladı.

"hah geldin mi işe yaramaz, gün ağardı yapılacak onca iş var hanımefendi hâlâ yatıyor."

Evet başlamıştı yine önce azarlayacak, sonra da kendi gençliğini anlatmaya başlayacaktı. Hemen bir bahane ile kaçmaz isem aynı şeyleri akşama kadar dinlemek zorunda kalacaktım.

"kusura bakma emine anam uyuya kalmışım, sen tasa etme ben hemen kuyudan su alıp gelir ortalığı tertemiz ederim şimdi" diyerek kovaları aldığım gibi mutfaktan çıktım.

Kuyu,  müştemilat ve  mutfak arasında  kilerin hemen yanındaydı. Kovaları doldurup mutfağa döndüğüm de emine ana ve sadık kahyayı konuşurken gördüm. Sadık kahya adı gibi konak sahiplerine sadık ve kıymet bilen bir adamdı. Allah razı olsun ki beni de  üvey annemin elinden beni alıp buraya da o getirmişti. Rahmetli babamla hısım olurlardı. Üvey anam beni sokağa attığın da gidecek kimsem yoktu. Muhtar emmi sadık kahyayı aramış çağırmıştı. O da gelip beni almış ve bu konağa getirmişti.

ZEHRA*TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin