*32*

10K 439 13
                                    


   agsakal arkadaşıma da hoşgeldin aramıza diyerek bu bölümü de beğenilerinize sunuyorum. İyi okumalar dileğiyle.......:))

Not: diğer bölüm Kazım 'ın anlatımıyla olacak..

Ben hep görünmeyen, varlığının bir anlamı olmayan bir hayat yaşamıştım. Bazı insanlar kaf dağında, bazıları bulutların üzerinde, bazıları pembe rüyalar ülkesinde yaşarken, ben tozlu patikaların, dikenli yollarında yürüyordum. Ama istiyordum ki oğlum benim gibi olmasın. O, dağların zirvesini bulutların güzelliğini bir şahin gibi gezip görsün. Pembe rüyalar görecek kadar büyük bir aşk yaşasın, hayatını sürünerek değil, uçarak geçirsin. Her anne babanın çocuğu için isteği de bu değil midir?

Oğlumla geçirdiğim onbeş gün, hayatımın anlam kazandığı ve mutluluğu sonuna kadar yaşadığım günlerdi. Ta ki sabah kapımı çalan Ayşe' nin yüzündeki endişeyi görene kadar. Belli ki bir sorunu vardı, anlatmak istediği bişey ama nasıl anlatacağını bilmiyor gibiydi.

"hoşgeldin Ayşe gelsene çay yeni birer bardak içelim"

"aslında ben öylesine kapıdan uğramıştım, kız kardeşim Mardin'den keçi peyniri göndermişti sana da getirdim"  dedi, çekingen bir sesle. Artık kesin emin olmuştum, ağzında bir bakla vardı.

"gel hadi, Şahin de yeni uyudu zaten biraz sohbet ederiz, dün de hiç görünmedin zaten" dediğimde sanki rahatlamıştı. Onu huzursuz eden her neyse sonunda biraz rahatlayıp içeri girdi.

"sen geç içeri ben çayları alıp geleyim" diyerek mutfağa gittim. Ayşe her kötü zamanımda yanımda olan tek dostumdu burada. En azından bende ona yardımcı olmak istiyordum elimden geldiği kadarıyla. Çayları alıp salona geldiğimde "ee anlat bakalım neler oluyor" dedim. Ben birden konuya girince bir paniklese de kendini çabuk toparladı.

"yok bişey, sen nasılsın asıl evde herşey yolunda mı?"

"neden yolunda olmasın ki? Ayşe seni rahatsız eden ne? söylesene artık bana" dedim sabırsızlıkla, çünkü bir şey söylemek istediği çok belliydi.

"Kazım 'ı gördüm dün, köye geri dönmüş. Yaninda da çarşaflı bir kadın vardı, gözleri bana tanıdık geliyordu ama nerede gördüğümü hatırlayamadım ilk başta, ama sonra tanıdım. Senin doğum yaptığın gün gördüm o kadını, burnu kaynadığı için bir mendil kapatmıştı,sadece gözleri görünüyordu."

Demek ki Kazım ve Nurcan geri dönmüştü. Ayşe'nin neden huzursuz olduğu anlaşılıyordu, çünkü onları evde zannetmişti. Ayşe bir süre durduktan sonra derin bir nefes aldı, belli ki hâlâ devamı vardı.

"bugün Nazlı teyzeye gittim sabah yumurta almaya, orada Seher'i gördüm. Senden konuştuk biraz nasıl olduğunu felan sordu. Sonra sanırım benim herşeyi bildiğimi düşünmüş olacak ki Kazım'la o kadının onlarda kaldığını söyledi. O kadın sanırım, yani bilmiyorum yanlış anlamışta olabi..."

"hayır yanlış anlamadın, gerçekten de o kadın Kazım 'ın yeni karısı. Adı da Nurcan" dedim, Ayşe'nin sözünü keserek. Şaşkınlıktan ağzı açık kalmıştı, " yani sen biliyor musun?" Dedi. Sakince başımla onayladım. Ayşe önce inanamıyor gibi yüzüme baktı,sonra da tanıdığı tanımadığı erkeklere söylenmeye başladı.

"ya anlamıyorum bu erkeklerin derdi ney, hepsinin uçkuru elinde geziyor. Senin evinde dünya güzeli bir karın var zaten, sana aslanlar gibi bir de erkek evlât vermiş, daha belanı mı istiyorsun." Ayşe o kadar sinirlenmişti ki hızını alamayıp evin içinde volta almaya başlamıştı. Ne yaparsam yapayım sözlerim onu sakinleştirmiyor, daha da çileden çıkıyordu.

ZEHRA*TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin